ve elbette çok hızlı büyüyor, bazen büyüme sancıları oluyor. | TED | وبالطبع , انها تنمو بسرعة , أحيانا هناك بعض المتاعب |
ve elbette et ve özellikle bozulmuş et dışarıda kalırsa toksik hale gelir. | Open Subtitles | وبالطبع من لحوم اللحوم الفاسدة وعندما تنتهى صلاحيتها . يمكن ان تكون سامة |
Sonunda Kralın Şehri'ne dönüyor ve elbette kimse onu tanımıyor. | Open Subtitles | الآن هو عاد الى ارض الملوك وبالطبع لم يميزه احد |
ve elbette, öğrenmenin sürekli bir parçası olduğu, düzenli bir yaşam anahtardır. | TED | وبطبيعة الحال ، حياة منظّمة بشكل جيد حيث التعلم هو جزء مستمر منها ، هو مفتاح الحل. |
Ayak parmağında kıvrılma, sırtta kamburlaşma ve elbette tırnak batırma. | Open Subtitles | تشنج اصابع القدم , تقوس الظهر و بالتأكيد خربشة الاظافر |
ve elbette, bu tahminlerin nereden geldiğini onlara söyledin, değil mi? | Open Subtitles | و بالطبع , قلت لهم من أين أتت هذه التنبؤات ؟ |
ve elbette patron Nick Calabrese, büyük lokmayı aldı. | Open Subtitles | وبالتأكيد الرئيس ايضا نيك كالابريزي يحصل علي نصيبة الضخم |
ve elbette biliyorduk ki... ... o yaşamayı sürderecek. | TED | وطبعاً .. كنا نعي .. انها سوف تعيش .. لانها قوية جراء صيدها |
İlginç şeylerden biri, tabii ki o enstrüman üzerindeki saf elin teknoloji ile kombinasyonuydu ve elbette genç insanlarımızı dinlemek hakkında soyledikleri. | TED | أحد الأشياء المثيرة، بالطبع، هو المزيج من اليد الخام على الآلة والتكنلوجيا، وبالطبع لقد قال شيئاً عن الاستماع لشبابنا. |
ve elbette, sinir sisteminin rolü de tüm bunları kumanda etmektir. | TED | وبالطبع دور الجهاز العصبي التحكم بكل هذا. |
Ana ekranda ise -- ve elbette bu dört katına hızlandırılmış hâli -- ana ekranda oluşturduğu haritayı göreceksiniz. | TED | وعلى الشاشة الرئيسية وبالطبع هذا أسرع أربع أضعاف على الشاشة الرئيسية سترى الخريطة التي تُبنى. |
ve elbette ki ilaçlar da kalp krizini önlemeye yardımcı olur. | TED | وبالطبع أيضاً، يمكن للأدوية أن تساعد في الوقاية من الإصابة بالنوبات القلبية. |
Amacımız istilacıları defetmek, baskı gören kurbanları teselli etmek ve elbette bir İslam devleti kurmak, Tanrı'nın yöneteceği bir hilafet kurmaktı. | TED | هدفنا كان طرد المحتلين، وإغاثة الضحايا المظلومين وبالطبع تأسيس دولة إسلامية، خليفة في أرض الله. |
3. ve 4. sınıflar, 1. ve 2. sınıfları okula arabayla bırakıyorlar ve elbette kaza istatistiklerimiz bu durumu destekliyor. | TED | الكبار والصغار، المستجدين والمتقدمين، كلهم يقودون السيارة، وبالطبع فإن نسبة الحوادث تثبت ذلك. |
ve elbette alışkanlıklar mimari tarafından zorla kabul ettiriliyor. | TED | وبالطبع العادات تفرضها الهندسة المعمارية. |
ve elbette nihayetinde mimarinin olduğuna inandığım şey bu. | TED | وبالطبع هذا هو في النهاية ما أعتقد أنه العمارة. |
ve elbette bu dizme benim büyük ilgi duyduğum birşey çünkü yeni bir enerji kıvılcımı yaratıyor. | TED | وبطبيعة الحال أن هذه المقاربة هي ذات أهمية كبيرة بالنسبة لي لأنه يخلق نوعا من شرارة الطاقة الجديدة. |
ve elbette, Ground Zero'da ne oluyor? | TED | وبطبيعة الحال ، في مكان البرجين وماذا ايضا؟ |
ve elbette John'un harika karısını da tebrik etmek için buradayız. | Open Subtitles | و بالتأكيد يا جون.. لقد اتينا لنبارك لك على زوجتك الرائعة. |
Ne yazık ki, her şeyin bir zamanı ve mekânı var ve elbette, her şeyin de bir fiyatı var. | Open Subtitles | للأسف يوجد ميعاد و مكان و بالتأكيد ثمنٌ لكل شيء إذاً, أشعروا بحرية لتتصوا بي |
Ve, elbette, sinyal işlemcisi ve dijital kameralar da var. | TED | و بالطبع هناك معالجات الإشارة و الكاميرات الرقمية. |
Haliyle beni duymayabilirsiniz ve elbette ben de hiçbirinizi göremeyebilirim. | Open Subtitles | حتى أنه لا يمكنك سماعي بالضرورة، وبالتأكيد لا أستطيع أن أرى أي واحد منكم الآن. |
Bütün bunlar uluslararası toplum ve elbette en önemlisi Bosnalılar tarafından inanılmaz, ilkeli bir çaba ile gerçekleştirildi. | TED | ولقد حدث هذا بسبب الجهود الكبيرة التي تمت بين المجتمعات الدولية وطبعاً وفوق كل هذا قد تم ذلك بواسطة البوسنين |
ve elbette hepsi de titiz, takıntı derecesinde düzenli, inatçı ve son derece cimridirler. | Open Subtitles | و طبعا ، كلهم لطيفون ، و مرغمون و مرتبون و عنيدون ، و شديدي البخل بالفلوس |
ve elbette benim tümünden bahsetmeye zamanım yok. | TED | وحتما ليس لدي الوقت الكافي لكي اشرح لكم كل شيء |