Harika, bak buraları toparlayıp sonra da performans verilerini incelemem gerekiyor. Sonra görüşürüz. | Open Subtitles | جيد، إذن سوف أخلع هذه العدة وأبدء في رؤية بيانات الأداء، أراك لاحقاً |
Mikroçip, suni deri üzerine yaptığımız çığır açacak tüm araştırma verilerini içeriyor. | Open Subtitles | الرقاقة تحتوي على بيانات البحوث كاملة وفيها بحثنا الرائد في الجلد الاصطناعي |
Oradaki adamın deneyimlerini iyileştirmek için ve eğer o iyi biri değilse kendimizi korumak için onun tüm verilerini toplamalı mıyız? | TED | هل ينبغي علينا أن نجمع كل بيانات ذلك الشخص لجعل من تجربته أفضل ونحمي أنفسنا في حال كان غير مفيدٍ لنا ؟ |
Orada nasıl hayatta kaldın bilmiyoruz ama hâlâ verilerini inceliyoruz. | Open Subtitles | لا نعلم كيف نجوت هناك ولكن ما زلنا نحلل البيانات |
Günümüzün en yeni verilerini 30 yıl öncekilerle karşılaştıralım. | TED | لنقارن بين البيانات الحديثة للحاضر بنفس المقاييس قبل 30 سنة. |
Onlara verilerini, sonuçlarını gösteriyorsunuz, kötü olduklarını gösteriyorsunuz ve onlar "bu mümkün değil" modundalar. Biliyor musunuz, onlar içten gelen bir hisle o kadar eminler ki gerçekten çok çok iyi olduklarından. | TED | فعليك أن تريهم بياناتهم وأنهم غير متفوقين، وأنهم كما تعلم، يشعرون بأنهم يحرزون نتائج مرضية، بل مرضية جدًا. |
O adamın verilerini kullanıp kullanmama konusunda ne yapmamız gerektiğini belirlemek için, Her durumda kullanabileceğimiz türden formül ne? | TED | ماهي المعادلة التي نستطيع استخدامها في أي وضع لنقرر ماذا سنفعل ، فيما إذا كنا سنستخدم بيانات ذلك الشخص أم لا ؟ |
Ayrıca hava verilerini müzik notalarına çeviriyorum. | TED | أقوم كذلك بترجمة بيانات الطقس إلى علامات موسيقية. |
Yaptığımız şey NASA'nın topoğrafya verilerini kullanarak, ince değişimlere sahip olan bu alanın haritasını çıkarmaktı. | TED | لذلك ما قمنا به هو أننا استخدمنا بيانات ناسا الطبوغرافيا لرسم خريطة للمناظر الطبيعية، تغييرات طفيفة جدا. |
Klinik deney verilerini paylaşmaya başlamaları gerekiyor. Bunu yaparken batmakta olan bütün tekneleri yükseltecek bir dalga yaratmaları gerekiyor. yalnızca sanayi için değil; aynı zamanda insanlık için. | TED | إنها بحاجة لبدء تبادل بيانات التجارب السريرية, و عند ذلك ، ستتحقق الفائدة للجميع، ليس فقط للصناعة بل للإنسانية. |
Ben de ürünü düşünmeden önce pazar verilerini inceledim. | TED | لذا حللت بيانات السوق قبل التفكير بالمنتج. |
Ailesinin bir âdetiydi: altmış yıllık başkanlık tescil verilerini içeren yüzlerce sayfa. | TED | كان من تراث عائلته: مئات الصفحات التي تغطي ستة عقود من بيانات الموافقة الرئاسية. |
Sadece biraz eğlenmek için bazı spor ayakkabısı verilerini bulabilseydim nasıl olur acaba diye düşündüm. | TED | ففكرت، أتسائل إن أستطعت الحصول على شيءٍ من بعض بيانات الأحذية الرياضية, للعب بها و تسلية نفسي. |
Dünyanın önde gelen yatırım bankaları ikinci el satış verilerini perakende ayakkabı sektörü analizinde kullanıyor. | TED | و البنوك ذات الاستثمارات الكبرى في العالم تستعمل الآن بيانات اعادة البيع لتحليل بيع المفرق لصناعة الأحذية. |
Posta kodununuzu girdikten sonra size bulunduğunuz yer hakkında, nüfus verilerini baz alarak sorular soruyor. | TED | أنت تدخل الرقم البريدي وبعد ذلك سوف يسألك أسئلة استناًدا على بيانات الاحصاء في منطقتك. |
Gerçekten evlenmek istediğim tarzdaki erkeklerin dikkatini çekecek kadınların verilerini istedim. | TED | كنت أريد البيانات فقط بخصوص النساء اللائي سيعجبن برجل كذلك الذي أود فعلا فعلا الزواج به. |
Ve Benjamin'in vücut kaplaması ya da büstü -- maketi -- Brad'den yapılmış olduğu için, 44 yaşındaki Brad'in verilerini 87 yaşındaki Brad'e aktarabiliyorduk. | TED | ولأن ، التمثال -- المجسم -- لبنيامين كان مصنوعاً من ملامح براد ، فأنه يمكننا نقل البيانات من براد في 44 الى براد 87. |
Tycho'nun verilerini görmek için sabırsızlanıyordu. | Open Subtitles | إنه لا يمتلك الصبر ليرى البيانات والحقائق التى يمتلكها تيخو براهى |
Biz de güç kullanımının kaçınılabileceği durumları tanımlamaları için kendi verilerini nasıl güçlendirebileceklerini gösterdik. | TED | فشرحنا لهم كيف يمكنهم استغلال بياناتهم لتحديد الحالات التي يمكن فيها الاستغناء عن استخدام القوة. |
Tarama verilerini onu bulmak için kullanabilirim. | Open Subtitles | ايمكنني استخدام قاعدة بياناتك لايجاد النتائج |
Devletin algoritması genetik verilerini taramıştı ve DNA'sında kronik hastalık riski olduğunu saptadı. | TED | فقد فحصت خوارزمية الدولة بياناته الجينية ووجدت بعد فحص حمضه النووي احتمالية إصابته بمرض مزمن. |
Kamaramdan bazı şeyler almalıyım. Araştırma verilerini. | Open Subtitles | يجب أن أحضر بعض الاشياء من قسمي معلومات الابحاث |
Bunun yerine son zamanlarda, talep edilen kaynaklara erişim için alternatif ve daha sistematik bir yaklaşım olan "bulut bilişim" denilen diğer toplulukların büyük verilerini analizde bugün kullandığı bu teknoloji gelişiyor. | TED | بدلًا من ذلك، ازدهر مؤخراً نهجٌ أكثر شبهاً بالأعمال للوصول إلى الموارد عند الطلب، يدعى: الحوسبة السحابية، والذي تستغلّه المجتمعات الأخرى الآن لتحليل بياناتها الضخمة |