Bütün o yumurtalar, kistler, bakteriler, virüsler... Hepsi bir gram insan dışkısı içinde bir yerden bir yere taşınabilirler. | TED | كل هذه الأمور مثل البيوض، الأكياس البكتيريا و الفيروسات ، كل هؤلاء ينتقلون في جرام واحد من البراز البشري. |
Bu virüsler hızla milyonlarca çoğalabildikleri için yine hızla rastlantısal mutasyon oluşturabilirler. | TED | وبسبب أن الفيروسات تتكاثر سريعاً بالملايين تستطيع سريعاً أن تطَّور طفرات عشوائية. |
Şimdi, 1980 ve 1990'larda gördüğümüz virüsler açıkça belli ki artık problem değiller. | TED | الان الفيروسات التي اعتدنا ان نراها في الثمانينيات و التسعينيات ليست مشكلة بعد الان |
Biliyor musun, görünmez şeyler... hastanelerde oldukça tehlikelidir... bakteriler, virüsler. | Open Subtitles | الأشياء التي لا ترى خطرة جدًا في المستشفيات بكتيريا, فيروسات |
Şu anda belirli genetik kişisel özellikleri hedef alan virüsler üretmenin eşiğindeyiz. | Open Subtitles | نحن على حافة التمكن من صنع فيروسات يمكنها مهاجمة صفة وراثية بعينها |
Yani, hobiciler ve gençler tarafından yazılmış virüsler tarafından enfekte olduğunuzu bilmek nispeten daha kolaydı. | TED | اذن كان من السهل معرفة انه تم اصابتك بفيروس عندما كانت الفيروسات يبرمجها الهواة و المراهقين |
Artık biliyoruz ki virüsler, gezegenimizdeki genetik bilginin çoğunluğunu oluşturuyor, diğer tüm yaşam formlarının toplamından daha çok genetik bilgiyi. | TED | ونحن نعلم الآن أن الفيروسات تشكل غالبية المعلومات الوراثية على كوكبنا، أكثر من المعلومات الوراثية لجميع أشكال الحياة الأخرى مجتمعة. |
Bir gün şöyle bir olay oldu: Sınıfıma benim tüm biyoloji konuları arasındaki en sevdiğim konuyu ders kitabından okumaları için ödev verdim: virüsler ve nasıl saldırdıkları. | TED | في أحد الأيام، حدث التالي: قمت بتكليف الفصل بقراءة فصل من الكتاب المدرسي في موضوع مفضّل بالنسبة لي في مادة الأحياء : الفيروسات و كيفية مهاجمتها للجسم. |
İki Yolu var: Soldaki Litik yolu, virüsler direk girer ve kontrolü ele geçirir. | TED | توجد طريقتان : في الناحية اليسرى ، تدعى بالطريقة التحللية، حيث تقوم الفيروسات بالدخول و السيطرة مباشرة على الخلايا. |
Sağda ise lizojen yolu gizli ajan virüsler kullanılan. | TED | في الناحية اليمنى هي طريقة المستذيب التي تستخدم عملاء سريين من الفيروسات. |
virüsler bir hücreye bulaştıklarında DNA'larını enjekte ederler. | TED | عندما تصيب الفيروسات خلية ما، فهي تحقن الحمض النووي الخاص بها في الخلية |
Bazı durumlarda, virüsler fazla yayılır, kana veya hayati organlara yerleşir. | TED | في بعض الحالات، تنتشر الفيروسات الى ما هو أبعد من ذلك، إذ قد تنتشر في الدم وحتى الأعضاء الحيوية في الجسم. |
Ama algoritmalar virüsler gibi büyük çapta ve hızda yanlılığı yayabilirler. | TED | برغم ذلك، الخوارزميات مثل الفيروسات يتفشى فيها التحيز على مستوى واسع بخطى سريعة. |
Bu tuhaf fikir tarafından büyülenmiştim: enfeksiyonu tedavi eden virüsler. | TED | وقد فُتنت بهذه الفكرة الغريبة: الفيروسات التي تعالج الالتهابات. |
En başta, virüsler biraz karmaşıktır, ama ayrıca çok hızlı evrimleşirler. | TED | أولاً، الفيروسات معقدة جداً ولكنها أيضاً تتطور بسرعة كبيرة. |
virüsler her canlı türünü etkileyen organik bir parazit türüdür. | TED | الفيروسات هيَّ نوع من الطفيليات العضوية التي تصيب تقريباً كل أشكال الحياة. |
Şu anda belirli genetik kişisel özellikleri hedef alan virüsler üretmenin eşiğindeyiz. | Open Subtitles | نحن على حافة التمكن من صنع فيروسات يمكنها مهاجمة صفة وراثية بعينها |
Şehir üniversitesinde nadir virüsler konusunda uzman bir virolog var. | Open Subtitles | هناك عالم فيروسات في جامعة سيتي وهو محتص بالفيروسات النادرة |
Sentetik biyolojiyi kullanarak bulaşıcı ve öldürücü virüsler yaratma gücünü elde edebiliriz. | TED | فعلم الأحياء الصنعي قد يمنحنا القدرة على تشكيل فيروسات لا مثيل لها في العدوى والفتك. |
Tasarım ürünü virüsler, Plissken. Geleceğin akımı. | Open Subtitles | تصميم الفايروسات يا بليسكان هذا هو المستقبل |
Genetik olarak hedef alınan virüsler üzerine çalışma yaptıysanız patronunuz çalışmanızı üç kişiyi öldürmek için kullandı bile. | Open Subtitles | إن كنتم تعملون على بحث لتصنيع جين معدل وراثيًا فرئيسكم استخدم عملكم لقتل 3 أشخاص حتى الآن |
Bu hikayede ki ana karakterler bakteriler ve virüsler. | TED | الشخصيات الرئيسية في القصة هم البكتريا والفيروسات. |