Ama bütün hayatımı kendimi yüzüstü bıraktığım kadar seni de yüzüstü bırakarak geçiremem. | Open Subtitles | لكن لا يمكنني أن أقضي حياتي كلها أخيب أمالكِ بقد ما خيبت أملي |
Ve ülkemi yüzüstü kalmasına izin vermemişimdir... Mürettebatımı, yüzüstü bırakmamışımdır. | Open Subtitles | ولم أخذل بلادي وأفراد طاقمي, وزملائي الجنود |
Hayır, hayır, bebeğim, hayır. Seni yüzüstü bırakmasaydım; bunların hiç biri olmazdı. | Open Subtitles | لا، عزيزتي ما كان ليحدث كل هذا لو لم أخذلك |
Sanki sen aileni hiç yüzüstü bırakmamışsın gibi. Tamam kızın hakkındaki şeyleri biliyorum. | Open Subtitles | كما لو أنك لم تخيب أمل عائلتك حسناً ، أنا أعلم بموضوع ابنتك |
Ayrıca çok olumlu olmasa da sanırım sizi yüzüstü bıraktım. | Open Subtitles | على مُلاحظة أقل إيجابية أعتقد أنني خذلتك بشكل لا يصدق |
Ölüp giderek onları yüzüstü bırakmaya hiç niyetim yok! | Open Subtitles | يعتمدون على ولا أنوى أن أخيب أمالهم جميعاً بتوريط نفسى بالقتل |
Arkadaşlarım beni gerçekten destekliyorlar ve ben onları yüzüstü bırakmak istemem. | Open Subtitles | الأمر فقط، أصدقائي يشجعونني ولا أريد أن أخيب أملهم. |
Ve ülkemi yüzüstü kalmasına izin vermemişimdir... Mürettebatımı, yüzüstü bırakmamışımdır. | Open Subtitles | ولم أخذل بلادي وأفراد طاقمي, وزملائي الجنود |
Beni seven insanları yüzüstü bırakmak istemiyorum. | Open Subtitles | لا أريد أن أخذل الناس الذين يُحبّوني. ليس الليلة. لنذهب. |
Tamam. Sizi ve dünyayı yüzüstü bırakmayacağım, efendim. | Open Subtitles | حسناً، لن أخذلك أو أخذل العالم أعدك بذلك يا سيّدي. |
Yeni fikirleri olan çalışkan biriyim ben, sizi yüzüstü bırakmam. | Open Subtitles | إنني موظف مجتهد للغاية، أمتلك بعض الأفكار الجديدة أنا لن أخذلك |
Onu yüzüstü bıraktığını görmek istemem. | Open Subtitles | أعني، أكره أن أراك تخيب آمالاها أعني، إنها تفكر بك بمكانة رفيعة |
Beni yüzüstü bırakmış olacağını falan düşünüyorsan aslında benim işime gelir. | Open Subtitles | أن تخيب أملي فإنه من الأسهل لي |
Eğer hâlâ o üniteye sahip olsaydık 6 saat içeride kalıp seni nasıl yüzüstü bıraktığımı düşünürdüm. | Open Subtitles | اذا ما كان عندنا ذلك الصندوق كنت سأقضى ست ساعات فيه حتى افكر كيف خذلتك |
Diğer değerler için her yeri arayacağım. Jack' i yüzüstü bırakmayacağım. | Open Subtitles | سأبحث عن بقية الأرقام في كل مكان لن أتخلى عن جاك الآن |
Koltuğun yanındaki büyükannenin fotoğrafı nasıl yüzüstü düşmüş? | Open Subtitles | كيف تقرأين وضع صورة الجدّه مقلوبة على وجهها بجوار على الأريكة؟ |
- İngilizce seni asla yüzüstü bırakmıyor. | Open Subtitles | -اللغة الإنجليزية لا تخذلك أبداً |
Şimdi, eğer bu penaltıyı kaçırırsan... sadece beni yüzüstü bırakmazsın, takımını yüzüstü bırakırsın. | Open Subtitles | إذا لم تحرز هدفاً بهذه الضربة فلن تخذلني وحدي فقط بل ستخذل فريقك بكامله أيضاً |
Onları yüzüstü bırakamam. Yapmam gereken çok iş var. | Open Subtitles | لا أريد أن أخذلهم لدى الكثير من العمل لافعله |
En yakın arkadaşımı yüzüstü bıraktım, ve hiç istemediğim bir hayatı yaşıyorum. | Open Subtitles | اسي: أنا يخذل أفضل صديق لي، والآن أنا أعيش حياة أنا لم يقصد. |
Hiç yüzüstü bırakma. Hiç yukarıda tutma. Asla unutma. | Open Subtitles | أياك أن يخيب أملك، أو تستسلم أو تنسى. |
Birkaç blok ötede bir sokakta, kaldırımda yüzüstü yatarken bulmuşlar. | Open Subtitles | وجدوه بزقاق على بعد شوارع معدودة من هنا, ووجهه على الرصيف. |
Penzer Otomotiv'e, bitiş çizgisine gelin ve sizi yüzüstü bırakmayacağımıza emin olun. | Open Subtitles | ينتهي بحثك عن السيارات في "بينزرز و نحن نضمن أن لا نخذلك |
John Keats'i yüzüstü bıraktım. John Keats'i yüzüstü bıraktım. John Keats'i yüzüstü bıraktım! | Open Subtitles | لقد خذلت جون كيتس لقد خذلته |