Köpekbalıkları buraya yiyecek için geldi ama yüzeydeki her şeyle ilgileniyorlar. | Open Subtitles | اسماك القرش هنا لكي تتغذى ولكنهم يهتمون بأي شيء على السطح |
Asıl sorun, izleri yok etmek ve yüzeydeki her şeyi temiz tutmak. | Open Subtitles | النقطة الآن هي تغطية المسارات والحفاظ على كل شيئ نظيف على السطح |
yüzeydeki sıcak akıntılarla birleşerek dev bir akıntı ağı oluşturuyor. | Open Subtitles | يرتبط النظام مع تيارات السطح الدافئة لتشكيل شبكة واحدة عملاقة |
Doğal filtreleme sürecinden geçmediğinde yüzeydeki hava bizim için ölümcüldür. | Open Subtitles | بدون الدخول فى عملية التنقية الطبيعية هواء السطح مميت لنا |
Sonra yüzeydeki çatlaklar gibi tel tel ayrılmaya başladı. | Open Subtitles | وطفق ينبسط وكأن سطح الماء عليه شقوق. |
Aşağıda bir şeylerin cereyan ettiğini, yüzeydeki işaretler düzenli olarak yaşayanlara hatırlatır. | Open Subtitles | برسائلِ التذكير الثابتةِ التي تحت السطحِ هناك مازالَ يَستمرُّ جدّاً. |
Bildiklerimizin çoğu da, yüzeye çıkma alışkanlıkları sonucunda öğrendiklerimiz. Ancak yüzeydeki davranışlarını gözleyerek ne yaptıklarını tahmin etmeye çalışıyoruz. | TED | ومعظم ما نعرفه عنها يعتمد على عادتها في القدوم الى السطح ونحن نحاول ان نعرف مالذي يفعلونه بسلوكهم هذا على السطح |
Sökülme nedir? Bu yolda görüyorsunuz ki yüzeydeki taşlar açığa çıkmış. | TED | ما هو التطاير؟ يمكن أن نلاحظ في هذا الطريق تفكك الحجارة الموجودة على السطح |
yüzeydeki sıcaklık eksi 350 fahrenheitın altında (-212 derece santigrat) | TED | درجة حرارة السطح ما يقارب 350 فهرنهايت تحت الصفر. |
yüzeydeki su molekükü merkezdeki molekül tarafından sürekli içe doğru çekilir. | TED | لذا فإن جُزيء الماء على السطح يُسحَب للداخل باستمرار من قِبل الجُزيء الذي في المركز. |
Ama basit şekilde yapraklar gibi gelişecek olsalar, güneş ışınlarını toplayacak ayna ve lenslerle yüzeydeki ısılarını koruyabilirlerdi. | TED | لكن إذا كان بإمكانها النمو مثل أوراق النباتات عدسات ومرايا صغيرة لتركيز أشعة الشمس, كفيلة بإبقائها دافئة على السطح |
Eğer ona yaklaşırsam, yüzeydeki şeyin Gezgin olduğunu görebilirsiniz. | TED | و إذا ما قمت بتكبير الصورة سترون العربة الجوالة على السطح |
Ve siz aşağı indikçe, yüzeydeki çamaşır makinası sakinleşir. | TED | بينما تنزلون, الغسالة في السطح تبدأ بالهدوء |
yüzeydeki sıcak, aydınlık sulardan ayrılıp derin okyanusun soğuk ve karanlığına dalmak üzere. | Open Subtitles | فهو على وشك مغادرة مياه السطح الدافئة والأكثر إضاءة ليغطس عميقا نحو أعماق المحيط المظلمة والباردة |
yüzeydeki ışık değişimlerine birebir benzemesi için bunları kullanabilirler. | Open Subtitles | ويمكنها استخدام هذه الخلايا لتحاكي الألوان المتغيرة للضوء القادم من السطح البعيد |
yüzeydeki sularda bulunan besinin sadece yüzde üçü kıtasal eğime ulaşır. | Open Subtitles | فقط 3% من المواد المغذية في مياه السطح .تصل للمنحدر القاري |
Aracınızı patlatmak, sadece yüzeydeki bloklara enerji sağlar. | Open Subtitles | تفجير مركبتكم سيؤدي فقط إلى تغزية المكونات على السطح بالطاقة |
yüzeydeki atmosferde hayat olamaz. | Open Subtitles | الغلاف الجوي على السطح لا يمكنه أن يساعد على الحياة |
Buna rağmen yüzeydeki hayata etkileri çok büyük olmuş. | Open Subtitles | مع ذلك ، تأثيرهم علي الحياة فوق السطح يكون هائل. |
Sonra yüzeydeki çatlaklar gibi tel tel ayrılmaya başladı. | Open Subtitles | وطفق ينبسط وكأن سطح الماء عليه شقوق. |