Çöküşte olan bir ülkede yaşıyorduk, yavaş yavaş çökmekte olan. | TED | كنا نعيش هناك مع بلد في حالة إنهيار، إنهيار بطيء. |
Yeni gelen göçmenler olarak zihinsel engelli yetişkinlere bakım sağlayan bir evin tavan arasında yaşıyorduk. | TED | كمهاجرين جدد، كنا نعيش في الطابق العلوي لمنزل خاص للعناية بالأشخاص ذوو إعاقات عقلية. |
Ve yurtdışında yaşıyorduk, babamın çalıştığı yerde, Güney Kore'de. Orada bir tek İngilizce kanalı vardı. | TED | وكنا نعيش في الخارج، كنا نعيش في كوريا الجنوبية حيث كان يعمل والدي، حيث كان هناك قناة واحدة فقط باللغة الإنجليزية. |
Biz de evlendikten sonra tek odalı bir evde yaşıyorduk, değil mi? | Open Subtitles | لعلمك، عشنا في شقة بغرفة واحدة عندما تزوجنا، أليس كذلك أيها الأب؟ |
Bütün bu çılgınlıklardan önce, bu evde karı-koca olarak birlikte yaşıyorduk. | Open Subtitles | قبلَ كُل هذا الجنون, عشنا سوياً في هذا المنزل, كزوج وزوجة |
O günlerde Karaçi'de tek odalı çok küçük bir evde yaşıyorduk | TED | في تلك الأيام، كنا نعيش في منزل صغير جداً من غرفة واحدة في كراتشي |
Bizler etkileşim ve iletişim içinde olduğumuz ve birlikte çalıştığımız kabileler hâlinde yaşıyorduk. | TED | كنا نعيش في قبائل حيث كنا نتعامل، ونتواصل ونعمل معاً. |
İdeolojilerde, politikada, dinde, nüfusta tektonik değişimlerin yaşandığı bir zamanda yaşıyorduk. | TED | كنا نعيش في زمن من التحولات الأيديولوجية، في السياسة، في الدين، في السكان. |
Aslında sadece Mars saatine göre çalışmıyorduk, bizzat Mars saatine göre yaşıyorduk. | TED | لأنّنا لم نكن نعمل فحسب على توقيت المريخ، بل كنّا في الواقع نعيش على توقيت المريخ. |
İçimde ise onun hala yaşadığını hissediyordum, birbirimizin yakınlarında yaşıyorduk. | Open Subtitles | وفي أعماقي ، شعرت بأنه ما زال حيا بأننا نعيش قريبا من بعضنا البعض |
Yunanistanda aynı adada yaşıyorduk. Çocuktuk o zamanlar. | Open Subtitles | نحن كنا نعيش علي نفس الجزيره في اليونان عندما كنا أطفال |
Para içinde yüzüyorduk, istediğimiz yerde yaşıyorduk... yılda yalnızca iki veya üç büyük iş çeviriyorduk. | Open Subtitles | كانت النقود تلّفنا، وكان يمكننا أن نعيش أينما نريد.. ونقوم بحيلتين إلى ثلاث في السنة |
Fırtına vurduğunda zaten kritik noktada yaşıyorduk. | Open Subtitles | كنا أصلاً نعيش على الحافة عندما ضربت هذه العاصفة |
Bir zamanlar, öyle çok eskiden değil, bizler şatafatlı saraylarda, büyük eğlenceler dünyasında yaşıyorduk. | Open Subtitles | منذ عهد ليس بعيد جداً كنا نعيش في عالم مسحور قصور رائعة وحفلات كبيرة |
Daimi barış içinde yaşıyorduk ve müttefiklerimiz de bizim güvenliğimizi sağlıyordu. | Open Subtitles | عشنا في ظل هدنة دائمة, ويضمن سلامتنا حلفائنا. |
5 yıl önce birlikte yaşıyorduk, o taşınınca ayrıldık. | Open Subtitles | لقد عشنا مع بعضنا منذ خمس سنوات مضت إنفصلنا عندما انتقل |
Sanayi Devrimi öncesinde bir tarım toplumu olarak yaşıyorduk. | Open Subtitles | قبل الثورة الصناعية، عشنا في مجتمع زراعي |
Garment mahallesinde iki odalı bir dairede yaşıyorduk. | Open Subtitles | عشنا في شقة من غرفتين في مقاطعة الجرامنت |
Hayatı dolu dolu yaşıyorduk, dünyayı geziyoduk, siz erkeklerin büyümesini izliyoduk. | Open Subtitles | عشنا الحياة بأكملها، تجولنا حول العالم، رأيناكم تكبرون |
Fırtınalı bir aşk yaşıyorduk ama yazarlığım ya da hayatım hakkında fazla endişe duymuyordum. | Open Subtitles | عشنا زوبعة رومانسية حينها ولكني لم اكن مهتم لكتاباتي او لأي شيء آخر |
Balkonlarda çalan mızıkalarla bir hapishanede yaşıyorduk. | Open Subtitles | عِشنا في سجون حيث كانوا الفِرق النحاسية تعزف على الشرفات |
Birlikte yaşıyorduk ve ikimizin de ortak iş arkadaşı bir kadınla ilişkisi oldu. | Open Subtitles | ..لقد كنا نسكن معاً, و حظي هو بعلاقة مع امرأة نعمل معها |
Bizi gördüğünüzde, yeni bir dostluk kurmanın keyfini yaşıyorduk. | Open Subtitles | عندما قابلتنا، كان قد حالفنا الحظ بمعرفة جديدة |
Lille'de yaşıyorduk, kuzey Fransa'da. Lille'i bilir misin? | Open Subtitles | عِشنَا في ليل، في شمال فرنسا أنت تَعْرفُ ليل؟ |
Sen yedi aylıkken, ...kapısı bile delik olan iğrenç bir dairede yaşıyorduk. | Open Subtitles | عدما كان عمرُكِ سبعة شهور، كنّا نعيشُ بذلك المكان المقرف التي توجد به فتحةٌ على الباب |