Annem bana hamile kalana kadar bizimle yaşamıştı ama sonra babam taşınmasını istedi. | Open Subtitles | الذي عاش معنا حتّى حمِلت أمّي بيّ و من بعد جعله أبي يرحل. |
Babam yaşamayı istemeden bu hayatı yaşamıştı fakat bir babam olabilmesi için bunu yaşadı. | TED | عاش أبي حياة لم يرغب في عيشها، لكنه عاش تلك الحياة ليكون لديّ أب. |
Bir süre, hastalığın yaygın olduğu Hawaii'de yaşamıştı. | Open Subtitles | لــعدة أيام . عاش فـي ً هـاواي ً حيث هـذا المرض متفـش هناك |
Fakat korkmuştu. 95 yıl yaşamıştı ve daha önce hiç halüsinasyon yaşamamıştı. | TED | ولكنها كانت خائفة.فقد عاشت 95 عاما، ولم ترى هلوسات من قبل أبداً. |
Ama pazaryeri gibi bir imkanı olmuştu, ve edinilebilir sağlık ve eğitime ulaşabilme güvencesinin sağlanabildiği bir toplulukta yaşamıştı, çocukları ve torunları, gerçek amaçları ve gerçek hayalleri takip ederek yaşayabiliyorlardı. | TED | لكن لأنه توفرت لها فرصة السوق، عاشت في المجتمع الذي يوفر الأمان بالحصول على رعاية صحية وتعليم بأسعار في متناول اليد، أستطاع أطفالها وأطفالهم العيش حياة لهدف حقيقي وتحقيق أحلام حقيقية. |
Eski karım da düşük yaptıktan sonra aynı şeyleri yaşamıştı. | Open Subtitles | طليقتى عانت من نفس هذه الاعراض بعد ان تعرضت للاجهاض |
Dünya'da yaşamıştı. Ödevlerini yap. | Open Subtitles | شخص ذكي، عاش هنا على الأرض، قومي بواجبك. |
Yazar, savaş tutuklusu olarak Dresden'de eski bir mezbahada yaşamıştı, kendisi orada bir yeraltı et deposunu sığınak olarak kullanırken Müttefik güçler şehri bombalıyordu. | TED | كسجين حرب، عاش في مسلخ قديم في دريسدن الألمانية، حيث اتخذ من مخزن اللحوم تحت الأرض ملجأً له خلال قصف قوات الحلفاء للمدينة. |
Küçüklüğümde benim büyükbabam da bizimle birlikte yaşamıştı. | Open Subtitles | كان لديّ جدّ عاش معنا عندما كنت صغيراً |
- Bu dinozor, hangi çağda yaşamıştı? | Open Subtitles | متى عاش هذا الديناصورِ ؟ |
Babam burada yaşamıştı. | Open Subtitles | و لكن والدي عاش هنا |
Babam burada yaşamıştı. | Open Subtitles | و لكن والدي عاش هنا |
Knox, orayı satın alan şaibeli bir iş adamıydı. 20'li yıllarda orada yaşamıştı. | Open Subtitles | نوكس) كان البارون النافذ الذي إمتلكها) عاش هناك في العشرينات |
O, sanal bir dünyada değil de, bu evde yaşamıştı. | Open Subtitles | عاشت في هذا المنزل بدلا من العالم الافتراضي |
96'sına kadar yaşamıştı, çok kötü olmasa gerek. | Open Subtitles | لقد عاشت حتى عمر 96 لا يمكن أن يكون أمرا مضرا |
Dugong'un ataları, kara üzerinde yaşamıştı. | Open Subtitles | عاشت أسلاف الأطوَم على اليابسة |
İkimiz de aynı zamanda yaşamış olsaydık, belki olabilirdi ama o, 40 milyon yıl önce yaşamıştı insan yeryüzünde görünmeden çok önce onun soyu tükenmişti. | Open Subtitles | ربما كانت ستفعل إذا تواجدت في نفس زمان تواجد البشر ولكنها عاشت منذ ما يقارب ال٤٠ مليون سنة مضت وإنقرضت قبل ظهور البشر على الأرض بوقت طويل |
Ailesi bir süre binamda yaşamıştı. | Open Subtitles | عاشت عائلته في بنايتي لفترة من الوقت |
Bir yerlerde çok uzun zaman önce bu bölge yaşananlardan dolayı... sivil bir ikilem yaşamıştı. | Open Subtitles | في وقت ما.. في الماضي... هذه الدائرة عانت من مُعضلة كبيرة |
İlk evlendiğinde zorluklar yaşamıştı, ona dedim ki, ..."Asla korkmayın Düşes, bir şekilde sizden bebeği çıkaracağım." | Open Subtitles | تعلمين، إنها عانت وقتاً قاسياً عندما تزوجت في البداية، لكني قلت لها لا تخافي أبداً، دوقة، سأخرجُ طفلاً منكِ بطريقةٍ أو بأخرى |
Zaten hep sınırda yaşamıştı... bu dünya ve öteki dünya arasındaki sınırda. | Open Subtitles | . لقد اعتاد أن يعيش على الحدود أو فى اى مكان . فى مكان ما بين عالمنا وبين الاخر |
Okulda küçük düşürülmüş, alçaltılmış ve öfkeli hissetmesine neden olan tetikleyici olaylar yaşamıştı. | TED | لقد مرّ ابني بأحداث محفزة في المدرسة جعلته يشعر بالإهانة والخزي والعصبية. |