| yaşaması için birşeyler yapması, mm... şey, gereken bir adam var. | Open Subtitles | أريد أن أطلب منك خدمة لدي ذلك الرجل الذي يحتاج الى سبب ليعيش من أجله |
| Oğlumu kendi başına yaşaması için yollamak konusunda hiç endişe duymam. | Open Subtitles | ليس لدي هواجس أن أرسل ابني الوحيد ليعيش لوحده |
| Neden daha önce buranın bir kadının tek başına yaşaması için uygun bir yer olmadığını söyledin? | Open Subtitles | لماذا أخبرتني أن هذا ليس مكاناً جيداً لتعيش فيه امرأة لوحدها |
| Evet, ilaçlar pahalı ama hastanın yaşaması için gerekli. | Open Subtitles | أجل, الدواء صعب... لكن المريض يحتاجه للبقاء حياً. |
| Eğer benim dünyamın yaşaması için bu dünyanın ölmesi gerekiyorsa, öyle olsun. | Open Subtitles | إن كان على هذا العالم ان يموت لكي يعيش عالمي, فليحدث هذا |
| Bunca yolu bir insanın yaşaması için yalvarmaya mı geldi? | Open Subtitles | قطعت كلّ ذلك الطريق لتتوسّل من أجل حياة إنسان؟ |
| Ekonominin yaşaması için işsizlerin ölmesine izin vermek istiyorlar. | Open Subtitles | سيتركون العاطلين عن العمل لكي يموتوا من أجل أن يعيش الاقتصاد |
| Unutmadan, bizimle yaşaması için koca, şişko, boklu bir kedi de getirmiş. | Open Subtitles | ودعنا لا ننسى ، قد أحضرت قط كبير سمين ليعيش معنا |
| Bu yüzden, yaşaması için bu dünyada bir yer olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | لذا أظنُ أن هُناك مكان له في هذا العالم ليعيش حياة كريمة. |
| İnanç bir enerjidir, özellikle bu yaratığın yaşaması için gereken duygusal enerjidir. | Open Subtitles | الإيمان هو طاقة الطاقة العاطفية المحددة، يحتاجها المخلوق ليعيش |
| Bana ailemizin, evcil hayvanımız olan öküz Sam'i yaşaması için başka bir çiftliğe götürdüğü zamanı hatırlattı. | Open Subtitles | يذكّرني بتلك الأوقات عندما أخذ والدانا سام الياك الأليف الخاص بنا إلى المزرعة ليعيش |
| Kendisiyle birlikte yaşaması için alıp götürdü. Dediğine göre güçten çok düşmüş. | Open Subtitles | إنها تأخذه ليعيش معها، وقالت أنه ضعيف جداً |
| Onun yaşaması için birinin ölmesi gerekiyor. Onun babası benim ve ben ölmeliyim. | Open Subtitles | شخص يجب أن يموت ليعيش أنا أبوه |
| Bir kızın yaşaması için yaptıklarını takdir etmelisin. | Open Subtitles | مؤكد أنك تقدر ما على الفتاة فعله لتعيش |
| Yani, onu bizimle yaşaması için almana. | Open Subtitles | لا ، أعني ، تأخذيها لتعيش معنا |
| Tatmin olmayan bir Baküs'ün yaşaması için hiçbir sebebi yoktur. | Open Subtitles | باخوس" الذي لا يَستطيعُ الشُعُور" بالسعاده لَيْسَ لهُ سببُ للبقاء حياً |
| Benim dünyamın yaşaması için bu dünyanın ölmesi gerekiyorsa... öyle olsun. | Open Subtitles | إذا توجب على هذا العالم الموت لكي يعيش عالمي, ليكن اذاً |
| Kocanın yaşaması için, bu insanı öldürecek misin? | Open Subtitles | ،أتودي قتله في مقابل من أجل حياة زوجكِ؟ |
| Teorik olarak bu sular basit bir restorasyonla insanların yaşaması için yararlı forma döndürülebiliyor. | Open Subtitles | ومن المدهش أننا كنا حتى قادرون على استعادة البيئة إلى النقطة التي وصلنا البشر يمكن أن يعيش فيه. |
| Halkınızın yaşaması için yapılması gerekeni yapacak mısınız yapmayacak mısınız? | Open Subtitles | ستفعلون ما يتحتم عليكم فعله لنجاة قومكم أم لا؟ |
| Doğruyu yanlıştan ayırmayı ve kanunların insanların rahat yaşaması için olduğunu hiç unutmadım. | Open Subtitles | في عجلة بإن سيارة الدواسة , كآن يجب علي آن آثبت لنفسي بإن القانون يمكن آن يكون صحيح ومستقيم ولمصلحة البشر |
| Çoğu organizmanın yaşaması için su gereklidir. | TED | تحتاج معظم الكائنات الحية للماء للبقاء على قيد الحياة. |