Ama güneye doğru havalanmışlar ve sadece 480 km gidebilecek kadar yakıtları varmış. | Open Subtitles | لكنهم حلّقوا بإتجاه الجنوب ولديهم ما يكفي من الوقود لحوالي 300 ميل فقط |
Ve üçüncü olarak, fosil yakıtları kullanan bir ekonomiden güneş enerjisi ekonomisine geçiş yapılmalıdır. | TED | والثالث .. التحول من إقتصاد الوقود الاحفوري الى إقتصاد الطاقة الشمسية |
Sonuç olarak petrol olmadan hareketliliğe sahip olmakla, petrol tüketimini kademeli olarak durdurmakla daha verimli hale gelebilir ve sonrasında yakıtları değiştirebiliriz. | TED | فـ من أجل الحصول على تنقل من دون بترول للتخلص من النفط, يمكننا تحقيق الكفاية و من ثم تبديل الوقود. |
Daha temiz yanan pişirme yakıtları üretemez miyiz? | TED | الا يمكننا صنع وقود طهي حيث يشتعل بصورة نقيه أكثر ؟ |
Hiç şaşırtıcı olmayan bir şekilde, alternatif pişirme yakıtları bulmak için bir hayli çaba sarfediliyor. | TED | ولهذا فأنه من المتوقع, أن تُـبذل جهود كبيرة للبحث عن وقود بديل بهدف الطهي. |
Onun üstüne de suyu, oksijeni yanına da bazı çabuk tutan yakıtları koyalım. | TED | أعلاه، لنضع الماء والأكسجين، وجانبه بعض الوقود القابل للاشتعال. |
Yani tüm gezegenin çok fazla enerjiye ihtiyacı var ve bu zamana kadar çoğunlukla fosil yakıtları kullandık. | TED | وبالتالي فالكوكب كله يحتاج إلى الكثير من الطاقة، وإلى حد الساعة كنا نستعمل بالأساس الوقود الأحفوري. |
Onun zamanında, fosil yakıtları enerji elde etmek için ve ekonominin gelişmesine katkıda bulunmak için yakmak kabul edilebilirdi. | TED | في وقته، كان حرق الوقود الأحفوري من أجل الحصول على الطاقة ومنح الاقتصاديات فرصة التطور أمرًا مقبولا. |
Öyleyse gelişmekte olan bir ülke olarak insanlara zararlı olan fosil yakıtları kullanmadan gelişebilmek bizim için en iyi yoldur. | TED | لذا، وكبلد نامٍ فإن أفضل اهتمامنا هو تعزيز التطور دون الوقود الأحفوري الذي يؤذي الإنسان في المقام الأول. |
İşte bu neslin de aynı şekilde cesur olma ve fosil yakıtları ortadan kaldırma vakti. | TED | لذلك، حان الوقت لهذا الجيل ليكون شجاعًا مرةً أخرى ويلغي الوقود الإحفوري بشكل ذائم. |
Doğal kaynakları istismar etmeye devam edip fosil yakıtları yakarsak 13. Hedefe ulaşmak imkânsız olacak. | TED | إذا واصلنا القيام بذلك عن طريق استغلال الموارد الطبيعية وحرق الوقود الإحفوري، سوف يكون من المستحيل الوصول للهدف 13. |
Tüm dünyada is karasını ve her gün kullandığımız siyah mürekkepleri üretmek için fosil yakıtları yakan fabrikalar var. | TED | هناك مصانع حول العالم تحرقُ الوقود الأحفوري لإنتاج الكربون الأسود، لصنع الحبر الأسود الذي نستخدمه بشكل يومي. |
Fosil yakıtları yakmak eğer çok kötüyse ve bizim varoluşumuzu tehdit ediyorsa nasıl eskisi gibi davranabilirdik? | TED | فإذا كان حرق الوقود الأحفوري سيئاً لدرجة تهدد وجودنا، كيف لنا أن نستمر هكذا دون أيّ تغيير؟ |
Derhal saldırırsak, pilotlarımızın yakıtları yeter mi? | Open Subtitles | لو اننا اطلقنا الطائرات فى الحال , هل سيكون لدى طيارينا الوقود الكافى للرجوع ؟ |
Okyanusun üzerindeyken, yakıtları bitmiş. | Open Subtitles | وفي منتصف الطريق فوق المحيط صار عندهم نقص في الوقود |
Federaller uzun zamandır Nicky'nin golfünü izliyordu... yakıtları bitmişti. | Open Subtitles | الفيدراليون ظلوا يراقبون نيكي و هو يلعب الجولف حتى نفد الوقود منهم |
Siz hâlâ fosil yakıtları mı kullanıyorsunuz yoksa kristal füzyonunu keşfettiniz mi? | Open Subtitles | هل مازلتم تستخدمون الوقود الحفرى أو أو اكتشفتم الانشطار الكريستالى؟ |
Amerikalıların Atlas Okyanusu'ndan geçerek pasta getirecek uçak ve yakıtları var. | Open Subtitles | يعني أن الأمريكان لديهم وقود و طائرات لنقل الكيك عبر المحيط الأطلسي |
Biz olayları çözmeye çalışırken, onların orada ilelebet kalmalarına yetecek kadar yakıtları yok. | Open Subtitles | ليس لديهم وقود للبقاء هناك للأبـد بينما نحاول إكتشاف الأمر |
yakıtları az olacak. Arazi biraz karışık. Anladın mı? | Open Subtitles | إنهم لن يكون معهم وقود كافي و الجليد هش , هل فهمت؟ |