Bütün bir yılı, model evin içinde o insanlarla geçirdim onların tek yaptıkları ise yalan söylemekti. | Open Subtitles | عشت عاماً كاملاً في هذا المنزل النموذجي مع هؤلاء الناس و كل ما فعلوه هو الكذب علينا |
Elektrikli sandalyeye oturtulmamam için gerekirse yalan söylerim demiştin ama tek yaptığın bana yalan söylemekti. | Open Subtitles | قلتَ أنَّكَ ستكذب من أجلي كي أتجنب كرسي الإعدام لكن كل ما قُمتَ بهِ هو الكذب عليّ |
Yani, en kötü kısmı Jeannie'ye yalan söylemekti, onu yaptım. | Open Subtitles | أقصد، أسوأ جزء هو الكذب على (جيني)، وقد انتهى الأمر |
Tek yaptıkları yalan söylemekti. | Open Subtitles | كل ما كان لديهم هو الكذب. |
Tek yaptıkları yalan söylemekti. | Open Subtitles | كل ما كان لديهم هو الكذب. |