Beni o yapbozu ilk gördüğüm ana götürmenizi istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تعيدني لحينما هو كان عندما رأيت اللغز أولا. |
Onun harika beynini. Onun yapbozu çözebileceğini düşünüyorlar, böylece prenslerine verebilecekler. | Open Subtitles | يعتقدون أنها يمكن أن تحل اللغز الذي سيعطونه لأميرهم |
Parçaları hareket ettirip, yapbozu tamamlamak. | Open Subtitles | هذا هو الجزء الذي تحبه تحريك القطع الكشف عن اللغز |
Bu yapbozu bitirmenin 10 dakika süreceğini varsayalım. | TED | لنفترض أنك ستستغرق عشر دقائق لحل هذه الأحجية |
-O yapbozu bitireceğiz değil mi? | Open Subtitles | لازال علينا أن ننهي تلك الأحجية, أليس كذلك؟ |
Bunu, 2000 değil de 250 parçalı bir yapbozu çözmek zorunda olmakla kıyaslayabilirsiniz. | TED | يمكنك أن تقارن هذا بحلك لأحجية من 250 قطعة، وليس أحجية مكونة من 2,000 قطعة. |
Kudüs'ü anlamanın, orijinalinin nasıl gözüktüğünü bilmediğimiz ve parçalarının birçoğunun eksik olduğu bir yapbozu tamamlamaktan farkı olmadığını görürüz. | Open Subtitles | فهم القدس القديمه مثل محاوله حل لغز كبير نفقد مظم أجزاءه. ولا نعرف الصوره الاصليه كيف كانت تبدو. |
Bilim insanları cevap konusunda farklı görüşlere sahip olsalar da, ...nihayet bu yapbozu çözmeye yakın olduklarına inanıyorlar. | Open Subtitles | تتم استيعابها إلى داخل الكون كافة؟ يعتقد العلماء أنهم يقتربون أخيراً من حل هذا اللغز |
Üç yaşındaki kızım 100 parçalı yapbozu bir saatten az sürede yapıyor, Dr. Fuentes. | Open Subtitles | الدكتور فوينتيس، يا البالغ من العمر ثلاث سنوات يمكن إكمال مائة قطعة اللغز في أقل من ساعة. |
Resmi bitir, yapbozu tamamla. | Open Subtitles | أكملي النموذج، وستحلّين اللغز. |
Başla dediğimde bu parçaları birleştirip yapbozu tamamlamanı istiyorum. | Open Subtitles | عندما أقول "تبدأ" ، أريدك أن تضع هذه القطع معا لإكمال اللغز. |
Gidip şu yapbozu bir de ben göreyim dedim. | Open Subtitles | أعتقد أنني يجب أن نرى هذا اللغز لنفسي. |
Ama yapbozu bitirmedik. | Open Subtitles | ولكننا لم ننتهي من تركيب اللغز |
Musu gibi milyonlarca gönüllülerden dünyamızın en ücra köşelerinde var ve bu da bizim düşünmeye itti. Musu gibi bireyler bu yapbozu çözmemizi sağlayabilirdi. | TED | هناك الملايين من المتطوعين مثل موسو في المناطق القروية في العالم، فبدأنا نفكر -- يمكن أن يساعدنا أفراد المجتمع مثل موسو على حل هذا اللغز. |
Ve sende Kuzey Kutbundan gelen bu bilgiyi yapbozu çözmek için kullanmanın iyi fikir olduğunu düşündün? | Open Subtitles | واعتقدتِ أنها فكرة جيدة أن تستخدمي تلك المعلومة السحرية من القطب الشمالي لحل لغز الأحجية ؟ |
Ama yapbozu bir tek sen tamamlayabilirsin. | Open Subtitles | لكن أنتي الشخص الوحيد الذي بامكانه حل الأحجية |
yapbozu getir. Git getir. | Open Subtitles | إذهب وأحضر الأحجية إذهب وأحضرها |
Harrison, yapbozu tek başına bitirmen gerekecek gibi. | Open Subtitles | حسنًا يا (هارسن)، يبدو أنّ عليكَ إنهاء تلك الأحجية وحدكَ |
Perşembe günü, biber yiyecek ve Noel yapbozu yapacağız. | Open Subtitles | يوم الخميس سوف نأكل سويا ونركب أحجية الكريسماس |
yapbozu çerçeveleyip duvara asmış, 6 yaşında gibi. | Open Subtitles | مؤطراً أحجية الصور المقطعة على الجدار |