| Bakış açılarından, naquadria bombasıyla ilk vuruşu yapmaktan başka çareleri yok. | Open Subtitles | سيروا الأمر، أن ليس لديهم فر صة سوى أن يضربوا أولاً بقنبلة النكوادريا |
| O zaman dediğini yapmaktan başka seçeneğim olmaz. | Open Subtitles | لن يكون لدي خيار سوى أن ابقى معك |
| Söylediklerini yapmaktan başka çaremiz yok. | Open Subtitles | لاخيار لدينا سوى القيام بما امرنا به |
| Çünkü Mike, şu andan itibaren adamlarının parasını ödeyebilmek için bu kârsız psödo işini yapmaktan başka çaremiz yokmuş gibi konuşuyorsun. | Open Subtitles | لأن ما يبدو أنّكَ تُخبرني به يا (مايك)، أننا من الآن فصاعداً... ليس لدينا خيار سوى القيام بالطبخ التافه الزائف، لكي نستطيع الدفع لرجالك |
| Bunu yapmaktan başka seçeneğim yok. | Open Subtitles | لا خيار لدي ولكن لفعل ذلك |
| O yüzden tekrar yapmaktan başka çarem yok. | Open Subtitles | ولذلك، ليس عندي خيار سوى فعل ذلك مجدداً |
| Bilmiyormuş gibi yapmaktan başka seçeneğim yoktu. | Open Subtitles | سوى أن أتصرف وكأنني لا أعلم بشيء |
| O benim kardeşim. Elimden gelen her şeyi yapmaktan başka... | Open Subtitles | أنه أخي, لا خيار عندي سوى أن أفعل أي شيئ ... |
| Bobby'nin onu yapmaktan başka seçeneği yoktu. | Open Subtitles | ... و لم يكن أمام (بوبي) خيار سوى أن |
| Ellie'nin de aynı şeyi yapmaktan başka ne şansı vardı? | Open Subtitles | ولكن لفعل نفس الشىء ؟ |
| Yaptığım şeyi yapmaktan başka bir seçeneğimin olmaması. | Open Subtitles | حيث لا أملك خيار سوى فعل ما انا فاعلته |