| Ve bu aşağı yukarı bunu yapmamın nedenidir. | TED | وهذا هو الدافع الرئيسيي خلف قيامي بهذا العمل. |
| Nişanlıma bile yardım edemiyorsam, bu işi yapmamın ne anlamı var? | Open Subtitles | ما المغزى من قيامي بهذا العمل لو لم أستطع مساعدة خطيبتي ؟ |
| Ve bunu yapmamın nedeni, işte bu süper gücümdü. | TED | ويعود السبب لقيامي بذلك إلى قوتي العظيمة. |
| Öyle yapmamın tek nedeni, olup olmayacağına bakmak içindi. | Open Subtitles | نعم، السبب الوحيد لقيامي بذلك كان لأرى إن نجح الأمر، حسناً؟ |
| Böyle yapmamın nedeni, kimin doğruyu söyleyeceğini görmekti. | Open Subtitles | و السبب في فعلي هذا، هو أنني أردت أن أعرف من يقول لي الحقيقة |
| Neyse, bunu yapmamın nedeni buydu. | Open Subtitles | على أي حال, هذا سبب فعلي لذلك. |
| Ayrıca daha kapsamlı bir keşif yapmamın vakti çoktan gelmişti. | Open Subtitles | كما أنه قد حان الوقت لأقوم باستطلاع واسع |
| Yani tüm bunları yapmamın tek sebebi sadece onu korumaktı. | Open Subtitles | أعني، هذا سبب قيامي بأي من هذا من الأساس... لحمايتها. |
| Bak, kızgın olduğunu biliyorum, ama bütün bunları yapmamın tek sebebi bana erkekliğimden şüphe ettirmiş olman. | Open Subtitles | انظري اعلم انك غاضبه ولكن السبب وراء قيامي بكل هذا لانك تشعريني بنقص رجولتي |
| Bunu yapmamın tek nedeni onun için iyi olanın bu olduğunu bilmem. | Open Subtitles | السبب الوحيد وراء قيامي بذلك, لأني أعلم أن هذا هو الأمر الصواب بالنسبة لها |
| Bu işi yapmamın tek sebebi, sana yardım etmek. | Open Subtitles | السبب الوحيد لقيامي بهذا العمل هو مساعدتك. |
| Bunu yapmamın tek nedeni eski karım ve 3 çocuğum. | Open Subtitles | السبب الوحيد لقيامي بهذا هو أن لديّ زوجة سابقة و ثلاث أولاد |
| Hocanın birinden not alması için yaptığı bir şeydi yardıma ihtiyacı vardı yapmamın tek nedeni kimse görmez diye düşünmüş olmamdı. | Open Subtitles | لا بدّ وأنّه صوّره لأجل تقييمٍ ما، وقد كان يائساً والسبب الوحيد لقيامي بهذا هو أنّه لن يراه أحد قط |
| - Bu işi yapmamın sebebi de bu. - Ben bu işi kadın için yapıyorum. | Open Subtitles | وهذا هو سبب فعلي ما أفعله - أنا أفعلها من أجل السيدات - |
| Bu işi yapmamın sebebi ailem. | Open Subtitles | أهلي هم السبب في فعلي هذا |
| yapmamın sebeplerinden biri de o. | Open Subtitles | هذا نصف أسباب فعلي لذلك |
| Carol, bunu yapmamın, daha hoş bir yolu yok. Başmüfettişle görüştüm. Bu yılın sonuna kadar çalışmana izin verdi. | Open Subtitles | لا يوجد طريقة جيدة لأقوم بهذا تحدثت مع المشرف العام واقف على إستكمالك العام |
| Hamlemi yapmamın vakti geldi. | Open Subtitles | انه الوقت لأقوم بخطوتي |
| Şimdi bu işi yapmamın sebebi sensin. | Open Subtitles | أنت السبب لأقوم به الآن. |
| yapmamın tek nedeni Carlos'a kızgın olmamdı. | Open Subtitles | (السبب الوحيد لفعلي هذا كان بسبب غضبي من (كارلوس |
| Ve yapmamın tek nedeni 5 dolarlık bir hesaptı. | Open Subtitles | و السبب الوحيد في أنني فعلتها كان إيصالا بخمس دولارات |