Ama şimdiye kadar yaptığı tek şey bana bir sürü bahane sunmak oldu. | Open Subtitles | لكن حتى الآن الشيء الوحيد الذي فعلته هو إعطائي مجموعة أعذار. |
Yalnız kalmasıyla benim oraya varmam arasında yaptığı tek şey aşağıya inip posta kutusuna bakmakmış. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي فعلته بين فترة بقائها عازبة واللحظة التي وصلت بها ، هو تفقدها لبريدها |
Sana yaptığı tek şeyse izin vermek oldu. | Open Subtitles | والشيء الوحيد الذي فعلته هو إعطاؤك الإذن... |
Bedford'da papaz olarak geçirdiği yedi yıl içinde yaptığı tek vaftiz. | Open Subtitles | التعميد الوحيد الذي فعله خلال سبع اعوام كقسيسا في بيدفورد |
Sıra dışı yaptığı tek şey bir biley taşı satın almasıydı. | Open Subtitles | و الشيء المثير الوحيد الذي فعله هو شراء حجر شحذ هذا الصباح |
Beş yıl içinde her şey olabilir. Daniel Hardman'ın bu beş yıl içinde yaptığı tek şey geri döneceği günü ve işlerimizi mahvetmeyi düşlemekti. | Open Subtitles | وما كان يفعله (دانيال هاردمان) خلال الخمس سنوات الماضية هو الحلم بيوم عودته للقضاء على حياتنا المهنية |
Lena'nın yaptığı tek şey yardım etmekti. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي فعلته لينا هو مساعدة. |
Meredith'in bana yaptığı tek şey, karıma biraz daha zaman kazandırmak oldu ve ben bu zamanı kesinlikle onunla geçireceğim. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي فعلته (ميرديث) لي هو منحها لزوجتي المزيد من الوقت، وأنا متأكد تماما أنني سأقضيه معها. |
Demek istediğim, Fiona'nın yaptığı tek şey yanlış adamla evlenmiş olmak. | Open Subtitles | (أقصد ، الشيء الوحيد الذي فعلته (فيونا هو الزواج من الرجل الخاطئ |
Teddy Conrad'ın yaptığı tek şey ona miras kalan parayı kaybetmesidir. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي فعله تيدي كونراد هو ورث المال وخسارته |
O güne kadar yaptığı tek şey oldu Babası beni korumaya çalışın. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي فعله هو محاولة حمايتي من والده |
O filmde yaptığı tek şey Güney Boston'lıların kameraları ve ışıkları çalmalarına engel olmaktı. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي فعله في ذلك الفيلم هو منع نصف الجنوبيين من أخذ الإضاءة والكاميرا |
Bay Peabody'nin yaptığı tek hata bendim. | Open Subtitles | الخطأ الوحيد الذي فعله السيد بيبودي هو انا |
Sana yaptığı tek kötülük, seni oyunda yenmekti. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي فعله لك كان التغلّب عليك في لعب الورق. |
Daniel Hardman'ın bu beş yıl içinde yaptığı tek şey geri döneceği günü ve işlerimizi mahvetmeyi düşlemekti. | Open Subtitles | وما كان يفعله (دانيال هاردمان) خلال الخمس سنوات الماضية هو الحلم بيوم عودته للقضاء على حياتنا المهنية |
Daniel Hardman'ın bu beş yıl içinde yaptığı tek şey geri döneceği günü ve işlerimizi mahvetmeyi düşlemekti. | Open Subtitles | وما كان يفعله (دانيال هاردمان) خلال الخمس سنوات الماضية هو الحلم بيوم عودته للقضاء على حياتنا المهنية |