Ama şimdiye kadar yaptığı tek şey bana bir sürü bahane sunmak oldu. | Open Subtitles | لكن حتى الآن الشيء الوحيد الذي فعلته هو إعطائي مجموعة أعذار. |
Yalnız kalmasıyla benim oraya varmam arasında yaptığı tek şey aşağıya inip posta kutusuna bakmakmış. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي فعلته بين فترة بقائها عازبة واللحظة التي وصلت بها ، هو تفقدها لبريدها |
Benim gözetim memuruma göre, yaptığı tek şey onu babasına bırakmaktı. | Open Subtitles | بناءً على مسؤول التسريح كل ما فعلته هو تركه مع والده |
Ve yaptığı tek şey kendini daha da görünmez yapmak oldu. | Open Subtitles | و كل ما فعلته هو انها جعلت من نفسها غير معروفة أكثر |
Onun yaptığı tek şey de size geri bakmak olursa çok şanslısınız demektir. | Open Subtitles | وسيكون من حسن حظكم إن كان كل ما يفعله هو معاودة التحديق بكم. |
Şu an bu atın yaptığı tek şey yemek yiyip uyumak. | Open Subtitles | صحيح, هذه الحصان كل ما يفعله النوم والأكل |
Mike'ın yaptığı tek şey, Scottie'den yardım istemesiydi. | Open Subtitles | و كل ما فعله هو ان طلب منها فعل شيء |
Mike'ın yaptığı tek şey, Scottie'den yardım istemesiydi. | Open Subtitles | و كل ما فعله هو ان طلب منها فعل شيء |
Fakat geri döndüğünden beri yaptığı tek şey küçük kız kardeşiyle zaman geçirmekti. | Open Subtitles | و لكن منذ عودته, كل ما كان يفعله هو قضاء الوقت مع أخته الصغيرة |
Lena'nın yaptığı tek şey yardım etmekti. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي فعلته لينا هو مساعدة. |
Meredith'in bana yaptığı tek şey, karıma biraz daha zaman kazandırmak oldu ve ben bu zamanı kesinlikle onunla geçireceğim. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي فعلته (ميرديث) لي هو منحها لزوجتي المزيد من الوقت، وأنا متأكد تماما أنني سأقضيه معها. |
Demek istediğim, Fiona'nın yaptığı tek şey yanlış adamla evlenmiş olmak. | Open Subtitles | (أقصد ، الشيء الوحيد الذي فعلته (فيونا هو الزواج من الرجل الخاطئ |
Sonunda bu gerçekleştiğinde yaptığı tek şey hala bu dünyada olduğumu hatırlatmak oldu. | Open Subtitles | ,وبعد ذلك, وعندما اصبح ذلك حقيقياً كل ما فعلته هو تسليط الضوء على الحقائق .أنني ما زلت في هذا العالم |
yaptığı tek şey arkadaşlarını çağırıp biraz ortalığı dağıtmak oldu. | Open Subtitles | كل ما فعلته هو دعوة بعض الأصدقاء وصنع فوضى |
Sadece kendi kameralarını taşıyor. yaptığı tek şey bu. | Open Subtitles | إنه لا ينقل سوى كاميرات سيارته هذا كل ما يفعله |
Onunla tanıştığımızdan beri yaptığı tek şey barmenlik. Pennsylvania Meyhanesi'nde. | Open Subtitles | كل ما يفعله منذ أن قابلناه هو معاقرة الخمر "في "حانة بانسيلفانيا |
Aslında, o bir patent tezgahtarıydı yani yaptığı tek şey evraklarla uğraşmaktı. | Open Subtitles | في الواقع ، إنه كان يعمل في تسجيل براءات الإختراع لذا كل ما كان يفعله هو ملئ التقارير |