| Onu yok etmek için her şeyi denedik ama hiç biri işe yaramadı. | Open Subtitles | لقد جربنا كل شيء لمحاربته ولكن لم ينجح أي شيء ، حسناً ؟ |
| Bu beni ortadan kaldırmakla ilgiliydi ve işe de yaramadı. | Open Subtitles | ، إنه بشأن القضاء علي . ولكن الأمر لم ينجح |
| Ama işe yaramadı çünkü çok ağırım ve lamba kırıldı. | Open Subtitles | لكنه لم يفلح الأمر لأنني ثقيل للغاية و أنكسر المُصباح؟ |
| - Soul'ü. Bu da işe yaramadı. Tezgahtar kız çok çekiciydi. | Open Subtitles | لم تنجح هذه الخطة أيضاً؛ كانت عاملة الصندوق مثيرة جداً وغازلتني |
| İşte burada ilk mercekte Eve var, ikinci merceğe Eve koyduk, işe yaramadı. | TED | وهنا تظهر إيف على العدسة الاولى، وضعنا إيف على العدسة الثانية. لم يكن ذلك ينفع. |
| Eyleme geçmeye çalıştım ama işe yaramadı. | TED | لقد ظللت أحاول أن أتخذ قرارًا، لكن دون جدوى. |
| Hiçbiri işe yaramadı tabii ki. Çünkü kendisi salağın teki. | Open Subtitles | ولم تنفع تلك الإقتراحات , من الواضح أنها كانت غبية |
| Eğer yapmaya çalıştığım şey buysa işe yaramadı... sabah olduktan sonraya kadar. | Open Subtitles | إن كان ذلك ما حاولت فعله لم يجدِ نفعاً... ليس في الصباح |
| Eve dönebilmek için bildiğim her yola girdim ama hiçbiri işe yaramadı. | Open Subtitles | كلّ ما أعرفه عن سبل العودة إلى دياري، و لم ينجح شيء. |
| Kutsal suyun için tükürdüğün için işe yaramadı seni şapşal. | Open Subtitles | لم ينجح لأنك قمت بالبصق في الماء المقدس أيها الأحمق |
| Ve bu sistem tasarlandı ama gerçekten işe yaramadı, çünkü onun virüsleri sürekli birbirlerini yok etti. | TED | وصمم هذا النظام لكنه لم ينجح لأن الفيروسات كانت باستمرار تُدمر بعضها البعض. |
| Kanamayı durdurmak için çiçek lapası ve civanperçemi sürdüm ama işe yaramadı. | Open Subtitles | لقد قمت له بكدمات أعشاب الجروح لأوقف النزيف، لكن الأمر لم يفلح |
| Ve bu düğünü olabildiğince basit tutmaya çalıştık, ki işe yaramadı. | Open Subtitles | وقد حاولنا ابقاء هذا الزفاف بسيطاً قدر الإمكان، ولكن لم يفلح |
| Bazı insanlar 1920'lerde kötü parçalardan ... ...birşeyler eklemeyi denedi ama pek işe yaramadı. | TED | لقد حاول البعض في عشرينات القرن الماضي إضافة عناصر من الجانب السيئ، ولكن الامر لم يفلح. |
| Sabahtan beri şu makarayı kurmaya çalıştım ama işe yaramadı. | Open Subtitles | حاولتُ أن أرفع هذه طوال النهار .و لكِن لم تنجح |
| Herkes ölmedi. Ufak ayinin, Michelle hâlâ hayatta olduğu için işe yaramadı. | Open Subtitles | لم يمت الجميع وطقوسك الصغيرة لم تنجح لأن ميشيل على قيد الحياة |
| Aileni sevmeye çalıştım, kişisel olarak alaya alarak, tuhaflık olarak, tiye alarak uyarıcı bir örnek olarak. Ama hiç biri işe yaramadı. | Open Subtitles | حاولت الإستمتاع بعائلتك على محمل شخصي أو سطحي ، لكن لم ينفع شيء |
| Michael, hiç değişmedin. Doktor hiçbir işe yaramadı. | Open Subtitles | كُلّ هذا عملِ طبيبِ الجيدِ كَانَ دون جدوى. |
| Ve işe yaramadı, Ve sendede işe yaramıyor. | Open Subtitles | إنها لم تكن فعالة هنا وهي لا تنفع معك، أيضا |
| Kullanmayı denedim ama işe yaramadı. | Open Subtitles | لكنْ عندما حاولت استخدامه لمْ يجدِ نفعاً |
| Erkek arkadaşımı nasıl çalmaya çalıştığını biliyorum seni büyük, şişko f.h.şe İşe yaramadı! | Open Subtitles | اتعرفين كيف انك حاولتي سرقة صديقي ايتها العاهرة السمينة , لم تفلح بذلك |
| Şiddetli doku masajı işe yaramadı bu yüzden farklı yaklaşımlar denendi. | Open Subtitles | تدليك النسيج من العمق لن يجدي نفعاً, لذا أقتراحات أخرى جُرِبت.. |
| Bir halta yaramadı ama değil mi? | Open Subtitles | ولم يفدني هذا بشيء، أليس كذلك؟ |
| Onunla uygarca konuşmayı denedim, ama işe yaramadı. | Open Subtitles | وحاولت أن أتكلم معه بشكل متحضر ولكنه لم أنجح |
| Eve gider gitmez test yaptık, ama aşılama işe yaramadı. | Open Subtitles | لقد اجرينا اختبارا اول ماوصلنا الى البيت والتجربة لم تأتي بنتيجة |
| Ona yazdığınız ilaçlar işe yaramadı. | Open Subtitles | مهما يكن ماوصفتيه له، لم يفد بشيء. |
| Unut bunu-- bu laflar, babam söylerken de işe yaramadı... ..ve senin de işine yaramayacak. | Open Subtitles | لا تحاول، تلك الحيلة لم تجدِ نفعاً مع أبي. ولن تجدي نفعاً معك. |