"yaratıyor" - Translation from Turkish to Arabic

    • تخلق
        
    • تصنع
        
    • خلق
        
    • يخلق
        
    • يسبب
        
    • يولد
        
    • بخلق
        
    • يصل المهاجرون
        
    • من يصنع
        
    • كبيرة يحدِث
        
    • إنه يصنع
        
    Eğer yeterli enerji varsa bu çok türbülans yaratıyor ve rüzgarın hızını yavaşlatıyor. Open Subtitles إذا كان لديك الطاقــة الكافيــة فإنها تخلق الكثير من الصخب وذلك يبطئ الريح
    Tam bir kontrast yaratıyor ve gerçekten görebiliyorlar. TED إنها تخلق التباين الذى تتمكن من رؤيته فعلياً.
    ama şunun farkına vardık fikirlerimizi sunma şeklimiz, büyük fark yaratıyor. TED لكننا وجدنا أنه الطريقة التي نعرض بها أفكارنا، تصنع فارقا كبيرا.
    Tüm farkı özgürlük yaratıyor ve özgürlük ücretsiz olmalı. TED تصنع الحرية الفارق كله، والحرية يجب أن تكون مجانًا.
    Eğer dediğiniz şey doğru ise bu ilüzyonu kim veya ne yaratıyor. Open Subtitles إذا كان ما تقوله صحيح، و أو ما الذي خلق هذا الوهم؟
    Bu da ağ boyunca tüm işlemlerde değişmez ve yeniden işlenemez kayıtlar yaratıyor. TED يخلق هذا سجلاً غير قابل للتغيير أو التزوير لكل العمليات عبر هذه الشبكة.
    ..oraya gidemiyoruz. Gerçekten çok sorun yaratıyor, biliyor musun? Open Subtitles فلا يمكننا الذهاب إليها هذا يسبب لي مشكلة كبيرة
    Brezilya'daki açlığın çehresini dönüştürüyor, ve belli bir çapta ve fırsatlar yaratıyor. TED وغير نسب المجاعة في البرازيل، وهو على مستوى البلد، يولد الفرص.
    Akımlar olanaklar yaratıyor ve amaçlar üzerine inşa ediliyorlar. TED الحملات تخلق الإمكانيات، وتكون مبنية على رؤية.
    Genellikle Güneydoğu Asya'da karides yetiştiriciliği için kullanılan insan yapımı kıyı göletleri gibi diğer teknikler, ekstra çevre sorunları yaratıyor. TED أساليب أخرى، كالبرك الساحلية الصناعية الشائعة الاستخدام في استزراع الجمبري في جنوب شرق آسيا، تخلق مشاكل بيئية إضافية.
    Ve tutarsızlıklar, temel olarak "son mil" problemini yaratıyor. TED والتناقضات تخلق ، بشكل أساسي ، مشكلة الميل الأخير.
    Hakikaten, biyonikler insanların yaşamında derin farklılıklar yaratıyor. TED بالفعل هذه الأطراف تصنع تغييراً عظيماً في حياة الناس
    Süreci övmek, daha atılgan ve dirençli çocuklar yaratıyor. TED عملية المديح هذه تصنع اطفالا أقوياء و مرنين.
    Sonunda yağmur makinesine ulaştım, çünkü bu orman artık kendi yağmurunu yaratıyor. TED وأخيرا حولتها إلى آلة مطر لأن هذه الغابة تصنع مطرها بنفسها.
    Bu yalnızca fiziksel benzerlik yaratmıyor, sosyal benzerlik de yaratıyor, çünkü bu binaların inşası daha pahalı ve dünyanın her yanında şehirlerde parasal bir krize yol açıyor, buna Vancouver gibi yerler de dâhil. TED وذلك لا يخلق تشابه بالشكل، فحسب، بل انه يخلق تماثل اجتماعي، لأن هذه المجمعات ذات تكلفه أعلى، و ساعدت على خلق أزمة أزمة بأسعار معقولة. في مدن حول العالم، بما في ذلك مدينة فانكوفر
    Teknolojiyi biz yaratıyoruz, bu teknoloji paylaşılan yeni deneyimi yaratıyor, bu deneyim ise yeni dünyayı yaratacak. TED نحن نبتكر التكنولوجيا التى ستقوم على خلق تجربة جديدة مشتركة ، والتى ستقوم بخلق العالم الجديد.
    Kadının öldüğü geceki koşulları yeniden yaratıyor. Open Subtitles إنه يعيد خلق الظروف التي حدثت ليلة وفاتها في البحيرة
    Bu zımbırtı pilotumuzun sinyalini engellemek için elektromanyetik alan yaratıyor. Open Subtitles هذا الشيء يخلق حقلاً مغناطيسياً مما سيشوّش على إشارة الطيار
    Şefkatin motivasyon olarak bileşeni daha iyiye ulaşmak için hırs yaratıyor. TED المكون التحفيزي للشفقة يخلق الطموح للمصلحة العليا.
    Eksi ve artı yükler arasında bir dengesizlik yaratıyor bu durum. Open Subtitles ذلك يسبب عدم التوازن في الشحنات السلبية والايجابية
    Ne zaman Sageuk seyretsem, her zaman Majesteleri'nin kardeşi sorun yaratıyor. Open Subtitles حينما ستكون ساغيوكس ، هذا دائماً لقب أخ الفخامة الذي يسبب المشاكل..
    Ama insanların özelde bu kadar yaygın olarak kabul ettiği bir düşünceye göre, doğum kontrolü, toplumda kesinlikle çok fazla muhalefet yaratıyor. TED ولكن , تقبل هذه الفكرة علي نطاق واسع في المستوي الشخصي , منع الحمل بالتاكيد يولد المعارضه في الاماكن العامه.
    Bunu Tomás Saraceno üretti ve bu büyük alanları alıp yalnızca elastik ipler kullanarak bu büyük donanımları yaratıyor. TED وقد تم إنشاؤه من قبل توماس ساراسينو، واحتل هذه المساحات الكبيرة، بخلق هذه المنشآت الضخمة باستخدام الحبال المرنة فقط.
    Yeni dünyayı keşişler yaratıyor. Ve ardından bağımsızlık bildirgesi geliyor. Open Subtitles "يصل المهاجرون إلى العالم الجديد" ثم "إعلان الاستقلال".
    Tüm farkı detaylar yaratıyor. Open Subtitles أترين، الإهتمام بالتفاصيل هو من يصنع الفرق
    Evet, Yüksek Şura’dan birini öldürmek biraz sorun yaratıyor ama bu senin problemin. Open Subtitles أجل، قتل شخص لديه مقعد على المائدة كبيرة يحدِث مشكلة ولكنها مشكلتك يا عزيزي
    O istemediği bir canavar yaratıyor, çünkü canavar ona kendisini yansıtıyor. Open Subtitles إنه يصنع وحشا ثم يرفضه، لأن هذا الوحش انعكاس لنفسه.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more