İlaçları farelerde bulduk ve insanlarda işe yarayıp yaramadığı üzerinde çalışıyoruz. | TED | أجرينا اختبار الدواء على الفئران، وندرس حاليًا ما إذا كان فعالًا على البشر. |
Dikkatlilik eğitiminin sigarayı bırakma konusunda işe yarayıp yaramayacağı üzerinde çalıştık. | TED | في مختبري درسنا ما إذا كان يمكن للتدريب الذهني مساعدة الناس في الإقلاع عن التدخين. |
İşe yarayıp yaramadığını görmek için diş etlerini kürdanla uyarmışlar. | TED | ولقد حاولوا تحفيز اللثة بواسطة عود أسنان، ليروا ما إذا كان هذا هو سبب المشكلة |
İşe yarayıp yaramadığını anlamak birkaç dakika alacak. | Open Subtitles | لكنه سيستغرق بضع دقائق، لمعرفة ما إذا كان سيفلح |
İzin verirsen, işe yarayıp yaramadığına bamak istiyorum. | Open Subtitles | بعد اذنك، أود ان ارى إن كان يعمل او لا |
Aşının, işe yarayıp yaramadığını görecekleri bir test. | Open Subtitles | اللقاح عبارة عن إختبار للتحقق من نجاح الأمر |
Ama Humberto için işe yarayıp yaramayacağını öngördük. | TED | لكننا استطعنا أن نرى فيما إذا كان هذا سينفع لهمبيرتو . |
Pekala, bu pasaportun işe yarayıp yaramayacağına bir bakalım. | Open Subtitles | حسنا، نحن على وشك معرفة ما إذا كان هذا الجواز السفر يعمل |
antibiyotiklerin işe yarayıp yaramadığını görmeliyiz. | Open Subtitles | يجب أن نعرفَ ما إذا كانت المضادات الحيويّةٌ تعمل |
Her zaman bunun işe yarayıp, yaramadığını görmek istemişimdir. | Open Subtitles | كنتُ أريد دائماً أن أرى ما إذا كان هذا يعمل. |
İşe yarayıp yaramadığını bilemem ama çok pis yanıyor. | Open Subtitles | لا يمكنني القول ما إذا نفع ام لا ولكنّه يحرق كيف الحال ؟ |
Yani işe yarayıp yaramayacağını anlamanın tek yolu belaya bulaşacak kadar yaklaşmak. | Open Subtitles | لذا فإن الطريقة الوحيدة لمعرفة ما إذا كان يعمل هو الحصول على وثيقة بما يكفي لتكون مشدود إذا لم يفعل ذلك. |
Ve anlıyorum: İnsanlar sadece çalışmanın işe yarayıp yaramadığını değil, gerçekten de başarılı olup olmadığını bilmek istiyorlardı. Yani uzun vadede devam edecek bir aşk üretebiliyor muydu, yalnızca ufak bir hoşlanma değil, gerçek aşk, sürdürülebilir bir aşk. | TED | ولقد فهمت: أن الأشخاص لا يريدون فقط معرفة ما إذا كانت العملية ناجحة، بل هل نجحت العملية حقّا: يعني هل كانت هناك القدرة على إنتاج حبّ دائم، ليس فقط توليد حب، ولكن حب حقيقي، حب مستمر. |
İşe yarayıp yaramayacağını göreceğiz. | Open Subtitles | فلنقل إنني أحاول اكتشاف إن كان هذا سيفلح |
Tabii ki, bunun işe yarayıp yaramayacağı hakkında bir fikrim yok. | Open Subtitles | بالطبع، ليس لدى فكرة إذا كان هذا سيفلح |
İşe yarayıp yaramayacağını bilmiyoruz. | Open Subtitles | لا نعرف إذا كان هذا سيفلح |
Jeff'e sor ... işe yarayıp yaramadığını ! | Open Subtitles | اسال (جيف) اذا كان يعمل او لا! |
İşe yarayıp yaramayacağını bilmiyordum. | Open Subtitles | لأني لم أكن واثقاً من نجاح الأمر |
Asla işe yarayıp yaramadığını bilemedim. | TED | أنا لم أعلم اطلاقا فيما إذا نجحت . |