yavrularının bacakları güçleninceye kadar bu yamaçta beklemek zorunda. | Open Subtitles | إنها عالقة على هذه المنحدرات حتى يستطيع صغارها أن يجدا خطواتهما |
Dişi, yer altından gelen, yumurtadan çıkan yavrularının sesini duydu ve kumdan çıkmalarına yardım ediyor. | Open Subtitles | لقد سمعت الأنثى النداءات من تحت الأرض صغارها تنادى عليها لتساعدهم على الخروج من الرمل |
Fakat şimdi yavrularının, kritik ilk yıllarını atlatmalarını sağlamak için bir yol bulmalıydı. | Open Subtitles | لكن الآن , عليها أن تجد طريقة لحماية أشبالها خلال عامهم الأول الحاسم, |
Yaprak yiyenler sadece yavrularının yumurtadan çıkması için duruyorlardı. | Open Subtitles | توقف أكلوا الأوراق عن الرحلة ليفقس صغارهم |
Böylece dişi yavrularının babası olarak onu seçebilir. | Open Subtitles | وبناءً عليه رغبته كأب لصغارها. |
Yemek bulabilmek için, anne, yavrularının kıyıya gitmelerine yol göstermeli. Ve aşağıdaki kıyılarda karlar erimeye başlamıştır. | TED | من أجل البحث عن الغذاء، يجب أن تقود الأمهات دياسمها نزولاً إلى الساحل، حيث تكون الثلوج قد ذابت بالفعل. |
yavrularının onun yanı başında olduğundan emin olmak zorunda. | Open Subtitles | يجب أن تتأكد أن ديسميها دائمًا بجانبها |
Ve o ile yavrularının pençelerini geçirebilecekleri daha çok somon balığı. | Open Subtitles | وسلمون أكثر مما يمكنها هي وديسماها أن يلمسوا |
Anne ise yavrularının daha iyi bir bakıcı aramak için yuvalarını terk ettiğinden habersiz. | Open Subtitles | لا تعلم الأُم بأن صغارها الجياع يُغادرون عُشّهم في بحثٍ عن مُموّلٍ أفضل. |
Bizonlar boynuzlarını dışa doğrultarak yavrularının etrafında savunma hattı oluşturuyorlar. | Open Subtitles | تصنع الثيران طوقاً دفاعياً ،حول صغارها ويُوجهون قرونهم للخارج |
Bizonlar boynuzlarını dışa doğrultarak yavrularının etrafında savunma hattı oluşturuyorlar. | Open Subtitles | تصنع الثيران طوقاً دفاعياً ،حول صغارها ويُوجهون قرونهم للخارج |
yavrularının bu büyük yolculuğun altından kalkabilecek kadar güçlenmelerini beklemek zorundadırlar. | Open Subtitles | منتظرة حتى تصبح صغارها "العجول" حديثة الولادة أقوياء كفاية لما تستدعيه هذه الرحلة المضنية |
Anne, korkmuş yavrularının kaçabilmesi için onu yavaşlatmaya çalışıyor. | Open Subtitles | ...عند ذلك تعود الأم لمواجهته لتبطئه ما يكفي من الوقت ... ليلوذ صغارها الفزعون بالفرار |
yavrularının hayatta kalması onun için zor bir işti, | Open Subtitles | أشبالها الناجية هم أولوية قصوى بالنسبة لها, |
Yol arkadaşı ve koruyucusu, ve yavrularının babası. | Open Subtitles | مع رفيقها وحاميها, ووالد أشبالها. |
Yunuslar yavrularının sütten kesilmesi için avlanmaya mecburdur. | Open Subtitles | تعتمد الدلافين على الصيد السهل أثناء التهافت ليفطمو صغارهم |
yavrularının güçlü ve sağlıklı olması ve sonbaharın getireceği tehlikeleri atlatabilmesi için dinlenemeyen çiftler. | Open Subtitles | لا ينال الأبوان قسطاً من الراحة لتأهيل صغارهم ومنحهم القوة إذا ما أرادوا لهم النجاة من الأخطار التي سيجلبها الخريف |
Yusufçuk böcekleri kadar hızlı veya akrobatik uçamazlar, fakat yine de yavrularının sevdiği bir besini yorulmaksızın arayabilirler. | Open Subtitles | لا يمكنها الطيران بنفس سرعة ورشاقة (ذباب التنين), ولكنها مع ذلك لا تتعب في بحثها عن الغذاء المناسب لصغارها. |
Yalnızca kendi açısından değil, yavrularının açısından da. | Open Subtitles | ليس فقط من وجهة نظرها، بل من وجهة نظر دياسمها أيضاً، |
Sonunda Gökyüzü sahile geri dönmeye başladığında, yavrularının ona yeterince yakın olduğunu sanıyor. | Open Subtitles | عندما قررت (سكاي) العودة للشاطئ افترضت أن كلا ديسميها بالقرب منها بالخلف |