Görüyoruz ki, Afrika dan ilk ayrılan ve dünya çapında yayılmaya başlayan... ...ilk insan atası Homo erectus tur. | TED | وبالتالي، كان الإنسان المنتصب القامة السلف الأول للإنسان يغادر أفريقيا وبدأ ينتشر في مختلف أنحاء العالم. |
Efendi Koruyucu'nun ölümünün haberi çoktan yayılmaya başladı demek. | Open Subtitles | ما هذا؟ هذا يعني أنّ نبأ وفاة السيّد الحامي ينتشر |
New York'ta 120 devlet okulunu içine alacak şekilde genişleyen program şu anda tüm Amerika'da yayılmaya devam ediyor. | Open Subtitles | و أكثر من 1200 طالب في الـ 120 مدرسة حكومية في نيويورك و ما زالت تنتشر في أمريكا |
- Söylentiler yayılmaya başladı. - Adamkökü zehri işini iyi yaptı. | Open Subtitles | الشائعات بدأت تنتشر سم نبتة اللفاح ادت عملها بشكل جيد |
Fikirlerimizin sadece zararsız ve işe yarar türevleri yayılmaya devam etsin diye yanlış kavramaları düzeltmek için ısrarla çalışmaya devam etmek durumundayız. | TED | لذا علينا تصحيح المسار باستمرار.. لتصحيح طرق فهمنا.. حتى تستمر في الانتشار تلك الأفكار الحميد والمفيدة فقط. |
Yanlış bilgilendirme ve yanlış anlaşılmaların bu toplumlarda hızlı bir şekilde yayılmaya başladığını ve bunun da paniği artırdığını gördük. | TED | رأينا التضليل و التصورات الخاطئة قد بدأت بالإنتشار حتى بشكل أسرع خلال هذه المجتمعات، التي أصبحت أكثر حذرا إزاء الوضع. |
Letsatsi'nin gücünün ve güzelliğinin haberi vadinin ötesinde yayılmaya başladı ve avcı, söz vererek en zengin müşterilerini gelmeleri ve tüm Afrika'nın en muhteşem en nadir hayvanlarından birini avlamaları için davet etti. | Open Subtitles | أخبار قوة وجمال ليتساتسي إنتشرت عبر كل الوادي والصياد،تصديقاً لكلامه |
Çünkü, düşünürseniz, 1000 TEDTalk, bu yayılmaya değer 1000'i aşkın fikir demek. | TED | لأنه إن فكرتم في الأمر، 1000 محادثة تيد ، ذلك أكثر من 1000 فكرة تستحق الإنتشار. |
Haberi şimdiden bütün filoya yayılmaya başladı. | Open Subtitles | الأخبارتدل أن ذلك ينتشر بالفعل عبر الأسطول |
Enfeksiyon yayılmaya başladığında, reaksiyon süresi çok kısaydı. | Open Subtitles | عندما ينتشر المرض لم يكن هناك كثير من الوقت للرد الناس فعلو ما بوسعهم |
Nihayetinde, her şey yayılmaya devam edecek ta ki kainat soğuk ve karanlık bir hâl alana kadar. | Open Subtitles | وأن كل شيء في نهاية المطاف سوف يظل ينتشر ، إلى أن يصبح الكون مظلماً بارداً |
Onlar gerçek hayatın süper kahramanları ve 2 yıl önce ilk sıradan vatandaşın pelerin ve maske giymesinden bu yana hareket yayılmaya başladı. | Open Subtitles | إنهم أبطال خارقون حقيقيون في السنتين الماضيتين منذ أول مواطن ارتدى الرداء والقناع الأمر بدأ ينتشر |
Kızarıklık yayılmaya devam ediyor. | Open Subtitles | هل رأيت يده؟ طفح جلدي ينتشر بسرعة |
Sayın Başkan, Manhattan karantina altına alındı, fakat köpekler hala adaya yayılmaya devam ediyorlar. | Open Subtitles | تم الحجر على مانهاتن يا سيدي الرئيس ولكن الذئاب ما زالت تنتشر في الجزيرة |
Çakrası Ölüm Kapısı Çakra Noktası'na yayılmaya başladı. | Open Subtitles | التشاكرا خاصته، تنتشر نحو نقاط التشاكرا الخاصة ببوابة الموت |
Kral hasta düştü ve dedikodular yayılmaya başladı... Ona kötü cadı diyorlardı. | Open Subtitles | أحس الملك بالمرض، وبدأت شائعات تنتشر أنها ساحرة شريرة. |
Bu yapılmaya değer bir konuşma ve yayılmaya değer bir düşünce. | TED | انه حوار يستحق القيام به وفكرة تستحق الانتشار. |
Bu devirde Pers İmparatorluğu sayesinde para geniş bir alana yayılmaya başladı. | Open Subtitles | حينذاك، أخذت العملات في الانتشار على نطاق واسع بسبب الإمبراطورية الفارسية |
Hastalık yayılmaya devam ettikçe askerleri de zayıflamaya devam edecek. | Open Subtitles | وبينما يستمر المرض بالإنتشار سوف يستمر بإضعاف جنودهم |
Söylentiler borsada yayılmaya başladı. | Open Subtitles | ولقد إنتشرت الشائعات بالفعل بسوق الأوراق الماليه |
Şimdi bütün yanıtları biliyor gibi davranamam, ama kişi olarak ben ve ulus olarak biz yayılmaya değer düşünceler adına bu topluluğa kucak açıyoruz. | TED | الآن وأنا لا أدعي أني املك كل الأجوبة، ولكني أعلم أني كفرد ونحن كأمة نرحب بهذا المجتمع للأفكار التي تستحق الإنتشار. |
Bunu en iyi müşterilerine içir, ...bir kaç shottan sonra adı etrafa yayılmaya başlar ve sen de tavşanlar gibi sikişirsin. | Open Subtitles | قدمه لزبائنك المفضلين في البداية و سمعته ستنتشر |