| Sıçanın yaydığı herhangi bir hastalığı sincabın da taşıdığını ileri sürüyorum. | Open Subtitles | يمكنني تسمية أيّ مرض لك يستطيع الفأر نشره والسنجاب يمكنه نقله |
| Uşaklarımızın yaydığı mantarı iyileştirebiliyor. | Open Subtitles | إنها تـُشفي البشر من البلاء الذي نشره "جالبي الشقاء". |
| Kapandı ama yok olmadı. yaydığı mistik enerji hâlâ bu bölgede yoğun. | Open Subtitles | إنها مُغلقة ، لكنه لا يذهب فالطاقة الباطنية المنبعثة مازالت مركزة في هذا المكان |
| İlk tarama sonuçlarına göre yaydığı enerji zararsız. | Open Subtitles | المسح المبدئي أشار إلى أن الطاقة المنبعثة منه غير ضارة |
| Metal uranyumun radyoaktiflik denen, alışık olunmayan ve güçlü bir enerji yaydığı gösterildi. | Open Subtitles | اكتشف أن معدن اليورانيوم تنبعث منه طاقة غريبة و قوية سمي ذلك بالنشاط الإشعاعي |
| Her akşam günbatımına bakıyor ve yaydığı son sıcaklığı sana gönderebilmek için içime doldurmaya çalışıyorum. | Open Subtitles | كل يوم أراقب الغروب وأحاول أن أخزن كل الدفء في قلبي وأرسله من قلبي إلى قلبك |
| Mesela Malezya yalan bilgi yaydığı tespit edilenlere altı yıl hapis cezası getirdi. | TED | على سبيل المثال، فرضت ماليزيا عقوبة بالسجن لمدة ست سنوات في حق أي شخص ينشر معلومات مضللة. |
| Güneş'in yaydığı ışık atmosferik tanecikler tarafından emilebilir ve bu da tanecikleri ısıtır. | TED | الضوء المنبعث من الشمس يمكن ان يتم امتصاصه من قبل ذرات المناخ فيُسخن الذرات. |
| Şehre yaydığı dehşet hoşuna gidiyordu. | Open Subtitles | لقد استمتع بالرعب الذى نشره فى المدينة |
| Pablo'nun ülkenin etrafına yaydığı terör misliyle ona geri dönüyordu. | Open Subtitles | الرعب الذي نشره بابلو على صعيد البلد |
| yaydığı partiküllerin üzerinde hiç bir şey etki etmedi. | Open Subtitles | لا شيء له تأثير على خلايا الطاقة المنبعثة |
| Konfigürasyonun cihazın yaydığı şeyi etkilediğini düşünüyor musun? | Open Subtitles | هل تعتقدين أنه يمكن تعديل طبيعة الشحنة المنبعثة من الجهاز؟ |
| Kırmızı görüntü genelde insan vücudunun yaydığı sıcaklığı temsil eder. | Open Subtitles | مع الطيف الأحمر عموماً تكون المُعايرة متسقة مع الحرارة المنبعثة من جسم الإنسان. |
| Bu alet Ejder Topları'nın yaydığı dalgaları takip ederek yerlerini tespit edebiliyor. | Open Subtitles | . يمكنها تحديد اشارات تنبعث من الكرة النارية |
| Bunun anlamı, asteroidlerin yansıttığı güneş ışığı yerine NEOWISE asteroidlerin yaydığı ısıyı görür. | TED | وهذا يعني أنه بدلًا من رؤية أشعة الشمس التي تعكسها الكويكبات، يرى NEOWISE الحرارة التي تنبعث منها. |
| Her akşam günbatımına bakıyor ve yaydığı son sıcaklığı sana gönderebilmek için içime doldurmaya çalışıyorum. | Open Subtitles | كل يوم أراقب الغروب وأحاول أن أخزن كل الدفء في قلبي وأرسله من قلبي إلى قلبك |
| Sandal ağacı dökülüyor bir ay gibi... Yasemin çiçeğinin yaydığı koku gibi... | Open Subtitles | مثل ضوء القمر حين يسقط على خشب الصندل مثل الياسمين متى ينشر عطره المخدر |
| "Bu da, birinin yaydığı pis bir dedikodu olduğunu ispatlamıyor mu?" | Open Subtitles | الا يثبت انه شخص ما ينشر اشاعة قذرة؟ |
| Güneş'in yaydığı ışık tayfının fotoğrafı. | TED | في الواقع هذه صورة للطيف الضوئي المنبعث من ضوء الشمس |