| Aslında bizi bir araya getirebilecek yegâne şey için buradayım. | Open Subtitles | في الحقيقة، أتيتُ مِنْ أجل الشيء الوحيد الذي قد يوحّدنا |
| Asla vazgeçemeyecekleri yegâne şey arazidir. | Open Subtitles | هذا هو الشيء الوحيد الذي ماعادوا ينتجونه |
| Her an güvenebileceğimiz yegâne şey, birimizin yapacağı bir hatayı kalan altımızın telafi edeceğidir. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي يمكننا الإعتماد عليه في أي لحطة هو أنه الـ 6 أشخاص يدفعون ثمن غلطة إرتكبها أحدنا |
| Adamlarının dayanamayacağı yegâne şey nedir? | Open Subtitles | ما هو الشيء الوحيد الذي لا يستطيع رجاله مقاومته؟ |
| Beni hayatta tutan yegâne şey, John Alden'ın gerçekte ne olduğunu öğrendiğinde yüzünde oluşacak olan ifade ve boğazına sarıl... | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي يبقيني حياً هو النظرة إلى وجهك عندما يكتشف جون الدن حقيقتك |
| Pişman olduğum yegâne şey, hakkınızda yalan söylemek! | Open Subtitles | أنه الشيء الوحيد الذي أندم لاني كذبت به عليك |
| Bu çocukların sahip olduğu yegâne şey cesaret. | Open Subtitles | ذلك هو الشيء الوحيد الذي يملكه هؤلاء الأطفال الشجاعة |
| O berbat yerdeki tutsaklıktan kurtulmanı sağlayan yegâne şey... | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي ساعدك لتحمّل الحبس في ذلك المكان الشنيع |
| Çünkü o dünyada ...Kate'in umursadığı yegâne şey. | Open Subtitles | لأنها هي الشيء الوحيد الذي يهم "كايت" في العالم كله. |
| Asla vazgeçemeyecekleri yegâne şey arazidir. | Open Subtitles | إنه الشيء الوحيد الذي لا يمكنك صنعه |