Sizlerin paranızla, bu çocuklar yemek yiyecekler kalacak yerleri, ve iyi eğitimleri olacak. | Open Subtitles | بهذه الاموال سيجد هولاء الاطفال طعام لهم و منزلا يؤويهم و تعليما جيدا |
Organik bahçemden gelen yiyecekler her halükarda hastane yemeğini yener. | Open Subtitles | الطعام من حديقتي العضويه يغلب طعام المشفى في أي يوم |
Endüstriyelleşti. Muhtemelen, plastik gibi, hesaplara dayalı bir şekilde üretildiğinden, yiyecekler büyülü veya zehirli güçler kazandı, ya da ikisini birden. | TED | ربما لأنه كان ينتج بصورة عقلانية كما لو أنه كان بلاستيكاً، أكتسب الغذاء قوى سحرية أو سُمّية، أو كلاهما. |
Ayrıca yapımında az su gerektiren yiyecekler yemeyi de düşünebilirsiniz, kabuklu kuru yemişler ve kırmızı et gibi. | TED | كما يمكنك التفكير في تناول الأطعمة التي تحتاج كميات أقل من الماء مثل المكسرات واللحوم الحمراء. |
Joe'larda bizde olmayan iki şey var para ve güzel yiyecekler. | Open Subtitles | فكر في الأمر المطعم فيه أمران ليسا عندنا المال والطعام الجيد |
Ya da zencefilli bira ve kraker seviyorsan tükettiğin yiyecekler ki ben seviyorum. | Open Subtitles | أو طعام تأكله حينما تكون تحب البسكويت والزنجبيل والبيرة وأنا كذلك يا إلهي |
Bir şekilde iki ay boyunca katı yiyecekler olmadan yaşadı. | TED | وبطريقة ما عاشت شهرين إضافيين بدون طعام. |
Aburcubur yiyecekler yoktu, ve '20lere kadar, Clarence Birdseye çıkana kadar, donmuş gıda da yoktu. | TED | لم تكن هناك وجبات خفيفة، حتى مطلع العشرينات، حتى جاء المخترع كلارانس بيردسي، لم يكن هناك طعام مجمد. |
İyi bir ev, bir banyo güzel içecekler ve yiyecekler ve dönmesini bekleyen güzel bir kız yerine... | Open Subtitles | بينما لديه منزل محترم حمام,طعام,شراب جيد وفتاه جميله ليرجع لها هل ستخبرني بذالك؟ |
Ve böylece yiyecekler çok hızlı bir şekilde taşınabildi. | TED | و الغذاء بطبيعة الحال يتلف بسرعة كبيرة. |
yiyecekler tarafından nasıl şekillendiğini tam olarak görebilirsiniz. Cadde isimlerine bakarak bu konuda bir çok ipucu elde edebilirsiniz. | TED | بإمكانكم ملاحظة كيف تشكلت بنية المدينة عن طريق الغذاء, بقراءة أسماء الشوارع التي تعطيكم الكثير من المعلومات. |
Artık katı yiyecekler de yiyebiliyor, bu yüzden de saat başı kakasını yapıyor. | Open Subtitles | أي أشياء زوجِ. الآن بأنّها تَأْكلُ الغذاء الصلب، تَتْعبُ على مدار السّاعة. |
Sanırım tek iyi yanı var... o da bu durumun insanı yiyecekler ve kimyasallar... hakkında nasıl da bilgi sahibi yaptığı. | Open Subtitles | أعتقدأنالأمرالإيجابيفيالموضوع.. أنكأصبحتتعلمينالكثير.. عن الأطعمة والكيماويات |
Bir sürü yiyecekler olacak. | Open Subtitles | لديهم الكثير من الأطعمة هناك لديهم أكياس الذرى, مقانق مقليّة |
Bana nişastalı yiyecekler ile güzel ve rahatlatıcı yemekler pişirerek kederin azaltılabileceği öğretildi. | Open Subtitles | لقد تعلمت كيف أصرف الحزن بالخبز الجيد والطعام المريح وبالتالي الكثير من النشويات |
İki gün yatak istirahatı, hafif yiyecekler ve her gece bir kadeh şarap. | Open Subtitles | لا تغادر السرير ليومين و كل طعاماً خفيفاً و كأس نبيذ في المساء |
Sıradan şeyler var: kötü kokan kıyafetler ve yavan yiyecekler. | TED | لدينا المشاكل الإعتيادية: الملابس ذات الرائحة الكريهة او الطعام السئ |
4 sayı ile umutsuzluğa düşmektense onların bir sayısını yiyecekler. | Open Subtitles | بدلا من تخلّي عن 4 مرّات التي هم سيأكلون مرة |
Sean: Sağlıklı yiyecekler yediğimde daha iyi hissediyorum. | TED | شون: أشعر أنني أفضل عندما آكل أطعمة صحية. |
Bizi içeriden dışarıya, aynı Jamil gibi yiyecekler. | Open Subtitles | سيأكلوننا من الداخل للخارج كما جميل ذلك ليس صحيحا.. |
Ama yeni diyarlara vardıklarında hiçbir yerde vaat edilmiş yiyecekler yoktu. | Open Subtitles | ولكن حينما وصلوا إلى الأراضي الجديدة، لم يكن هناك أيٌّ من الطّعام الذي وُعدوا به. |
Günde üç öğün yemek yiyecekler başlarında çatıları, sıcak odaları olacak. | Open Subtitles | يحصلون على ثلاث وجبات يوميًّا سقف فوق رؤوسهم زنزانة جميلة دافئة |
Gerçekten sağlıklı yiyecekler üreten, güvenebileceğimiz, saydam bir gıda sistemine ihtiyacımız var. | TED | نحن بحاجة حقاً لشفافية في أنظمتنا الغذائية لكي نثق بها أنظمة قادرة على إنتاج أغذية صحية. |
Domuz eti, yumurtalı sandviç, sosis, patates püresi gibi yiyecekler, çay ve kahve servisi yapılan bir yer. | Open Subtitles | يقدمون فيه طعاما متواضعا مثل الخنزير المقدد و ساندويتشات البيض مع السجق و البطاطس المهروسه و أقداح الشاى و القهوه |
yiyecekler için de para vermeye başlamalı. | Open Subtitles | وسيكون عليه ان يبدأ في المشاركة بثمن سلع البقالة حسنا بالطبع |
Tüm bu yiyecekler sadece 45 cent, Bu inanılmaz. | Open Subtitles | كل هذه الاطعمه مقابل خمسه واربعون سنتاً هذا غير مصدق |