Sadece bir veya iki gün gelecek aktivite yoğunluğuna ve aktivite türüne göre gelecek biri. | Open Subtitles | ليأتي مرة أو مرتين في الأسبوع على حسب كثافة النشاط ونوعه |
Böylece kenara gelen şarabın renk yoğunluğuna bakarsın. | Open Subtitles | هو التحقق من كثافة اللون إن كان يصل إلى الحافة |
Kemik yoğunluğuna bakarsak 20'li yaşlarda olmalılar ki bu da dişlerinin yaşa bağlı olarak dökülmediğini kanıtlar. | Open Subtitles | كثافة العظام تقدر انهم كانو في العشرين من عمرهم مما يستبعد فقدان الاسنان بسبب العمر. |
Bir çizgi roman dükkanının arkasında yatıyorum ve 80 yaşında bir insanın kemik yoğunluğuna sahibim. | Open Subtitles | ولديّ كثافة عظام كرجل في الثمانون من عمره |
Enfeksiyonun yoğunluğuna ve hava şartlarına göre değişiyor. | Open Subtitles | مختلفة، تعتمد على كثافة المصاب وظروف الجو. |
Kemik yoğunluğuna bakarak yaşının 20'lerin ortasında olduğunu söyleyebilirim. | Open Subtitles | تشير كثافة العظام انها كانت في منتصف العشرينات |
Yıllarca birlikte deneyler yürüttükten ve farklı fikir ve bakış açılarını bir araya getirdikten sonra, hücre yoğunluğuna bağlı olarak kanser hücrelerinin birbiriyle iletişimlerini ve hareketlerini yönlendiren yeni bir sinyal yolu keşfettik. | TED | وبعد سنوات من إجراء التجارب معًا ودمج أفكار ووجهات نظر مختلفة، اكتشفنا مسارًا جديدًا للإشارات يتحكم في كيفية تواصل الخلايا السرطانية مع بعضها البعض والتحرك، بناءً على كثافة الخلية. |
Kupanın yoğunluğuna karar verebilmek için suyu taşırma oranını ölçüyordum. | Open Subtitles | كنت أقيس إزاحة الماء لتحديد كثافة الكأس |
Nüfus yoğunluğuna bağlı olarak değişir. | Open Subtitles | هذا يعتمد على كثافة السكان |
40 güneş yoğunluğuna sahip. | Open Subtitles | و لديهِ كثافة 40 شمساً. |
Kemik yoğunluğuna göre John Doe öldüğü zaman 30 yaşlarındaymış. | Open Subtitles | استناداً إلى كثافة العظام، كان (جون دو) في الثلاثين من عمره عندما مات |
Kemik yoğunluğuna ve kırıkların derinliğine baktığımızda aracın ufak tefek olması gerekiyor. | Open Subtitles | -بناء على كثافة العظام -وعمق الكسر ... -أجل . |