"yoğunluklu" - Translation from Turkish to Arabic

    • الكثافة
        
    • كثافة
        
    • عنيفة عندما
        
    • الكثيفة
        
    4 ile 5 arasında yüksek yoğunluklu plastik olduğunu düşünüyoruz, yani magnezyum. Open Subtitles نعتقد من اربع لخمس رطلات من البلاستيك عالي الكثافة, ماغنسوم عالي الثمن
    Malzeme tafta karışımı! Yüksek yoğunluklu savaş zırhı gibi! Silahlı ve yüklenmiş! Open Subtitles إنّه مصنوع من مزيج قماش التفتا، ودروع دفاع عن النفس عالية الكثافة.
    Üste düşük yoğunluklu sıvı metali koydum, alta yüksek yoğunluklu metali ve araya ergimiş tuzu koydum. TED قمت بوضع معدن سائل منخفض الكثافة في الأعلى، و وضعت معدن سائل مرتفع الكثافة في الأسفل، و الملح المذاب بينهما.
    Bu belirli bir yerde, en yüksek yoğunluklu mikroskoplarla, saha denemelerini ilk kez yapışımız olacak. TED ستكون تلك المرة الأولى التي سنقوم فيها بتجارب ميدانية بأعلى كثافة من المجاهر على الإطلاق في مكان معين.
    Röntgenden iki katı fiyata az yoğunluklu resim çekmeye yarıyor. Open Subtitles ينتج صورة أقل كثافة من الآشعة السينية بضعف المبلغ
    Farklı oranda yoğunluklu alaşımlarda makaslama etkisi oluşur. Open Subtitles تمام ستحدث قوى احتكاك عنيفة عندما يحتك معدنين مختلفين ستصبح كالمغناطيسات المتنافرة اعلم هذا
    Dalhousie Üniversitesi'nin yaptığı son çalışmalara göre, karides için deniz taramanın, balıkçılık yapmak için kullanılabilecek en karbon yoğunluklu yol olduğu bulundu. TED في دراسة حديثة خرجت من جامعة دالهوزي، وجدوا ان الجمبري هي واحدة من أكثر الكربونات الكثيفة التي يمكنك اصطيادها
    Yüksek yoğunluklu hücreler tırnak ve pençeye kendine has sertliği verir. TED تعطي هذه الخلايا ذات الكثافة العالية الأظافر والمخالب صلابتها المعروفة.
    Yüksek yoğunluklu halojen farlarımı denedikten sonra gelip hiçbir şey yapmamanı izlerim. Open Subtitles سآتي لمشاهدتك ... لا تفعل شيء حالما أجرب أضواء الهالوجين عالية الكثافة
    Bilgisayar modellemesi sayesinde yüksek yoğunluklu bir beyaz cücenin Güneş'imize çarpması hâlinde olacakları da öngörebiliyoruz. Open Subtitles بفضل نماذج الكمبيوتر .. نستطيع أن نتوقع مالذي يمكن أن يحدث لو أن أقزام بيضاء عالية الكثافة إصطدمت بشمسنا
    Ama olursa, yüksek yoğunluklu radyasyona maruz kalabiliriz. Open Subtitles لكن لو حدث , سوف نغرق في حمام من الاشعاعات عالية الكثافة
    Kesinlikle katı, yüksek yoğunluklu bir cisim. Genel tabirle, sert bir şey. Open Subtitles بالمؤكد أداة عالية الكثافة وباللغة الشائعة شيء قاسي
    Mercanlarda yaptığımız analizlerden buzul devrini düşünüyoruz, ki Güney Okyanusu'nun derin kısmı karbon yönünden çok zengindi ve üzerinde ise düşük yoğunluklu bir katman duruyordu. TED نستذكر العصر الجليدي، من التحليلات التي خرجنا بها من المرجانات، أن الجزء العميق من المحيط الجنوبي كان غنيا بثاني أوكسيد الكربون، و كانت هناك طبقة قليلة الكثافة فوقه.
    Gaz bulutları artık, kendi hidrojen ve helyumlarından başka pek çok element daha içerdiklerinden, nispeten yüksek yoğunluklu alanları olur, buralar daha çok madde çeker ve sürece girilir. TED سحب الغاز، تحتوي الآن على العديد من العناصر بالإضافة للهدروجين والهيليوم الأساسي، مكوِّنة مناطق عالية الكثافة التي تجذب المزيد من المواد، وهكذا.
    Bence eğer DC'den New York'a Hyperloop yapmak isterseniz, tamamıyla yer altından gitmek istemeniz muhtemel, çünkü yüksek yoğunluklu bir alan. TED أعتقد أنك إذا أردت القيام بشيء مثل هايبرلوب من واشنطن إلى نيويورك، فستفضّل غالبًا أن يكون المسار كله تحت الأرض. لأنها منطقة عالية الكثافة.
    Pek çoğumuzun düşündüğü tarzda bir yayılma değil ama, metropolitan alandan dışarı doğru düşük yoğunluklu geiişim. TED لكنه ليس هذا النوع من الزحف الحضري العشوائي الذي تعرفه أو يعرفه أغلب الناس، كالمجتمعات منخفضة الكثافة خارج نطاق مناطق التكدس السكاني.
    Bu yüksek yoğunluklu bir metal. Open Subtitles هذه الحلقة مصنوعة من معدن عالى الكثافة
    Bunlar tam olarak yüksek yoğunluklu nüfus merkezleri değiller. Yukon-Alaska sınırı mı? Open Subtitles هذه ليست مناطق ذات كثافة سكانيّة يوكون و حدود ألاسكا؟
    Sağ yan lobda anormal yoğunluklu küçük bir bölge var. Open Subtitles هناك كثافة قليلة بمنطقة صغيرة بالفص الجداري الأيمن
    Bu aynı zamanda 70 derece sıklığında yüksek yoğunluklu, aşınmaya dayanıklı aynı şuradaki yırtılmaz örgüde olduğu gibi. Open Subtitles هذه تمتلك 70 وحدة كثافة, مقاومة للتآكل والحشرات بفضل نسيجها الغير قابل للقطع وفقط انظر لهذه الطبقات
    Hafif, yumuşak, düşük yoğunluklu bir alaşım. Open Subtitles سبيكة خفيفة ناعمة ذات كثافة منخفضة
    Farklı oranda yoğunluklu alaşımlarda makaslama etkisi oluşur. Open Subtitles تمام ستحدث قوى احتكاك عنيفة عندما يحتك معدنين مختلفين
    Etraflarındaki yüksek yoğunluklu yapılaşma arasında güzel bir dinlenme mekanı sundular. TED فهي توفر فسحة من المباني الكثيفة المرتفعة حولها

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more