Öyleyse kabinde sadece yolcular ve seyrü sefer kutusu vardı. | Open Subtitles | إذاً الشيء الوحيد في المقصورة هو الركاب وحقيبة الملاحة ؟ |
Durum vahim, yolcular ve mürettebat büyük bir tehlikedeymiş diye duydum. | Open Subtitles | الموقف خطير جدًا فهمت أن هناك خطرًا كبيرًا على الركاب والطاقم |
Sonuçta 5 milyar cepte kalırdı ve yolcular trenin daha da yavaş gitmesini isterdi. | TED | ما يزال لديك 5 مليارات متبقية، و سوف يطلب منك الركاب إبطاء سرعة الرحلة. |
"Kapilar açildi, yolcular karsilandi uluslararasi üne sahip güzeller tarafindan... | Open Subtitles | بمجرد صعود المسافرين للطائرة يتم استقبالهم بالجمال و الفخامة المعروفين |
Tüm diğer yolcular tahliye edildi. Sadece siz kaldınız, beyefendi. | Open Subtitles | كل المسافرين نزلوا من الطائرة لم يتبقَ غيرك يا سيدي |
yolcular lütfen terminal dörde ilerlesinler. | Open Subtitles | رجاءا المسافرون يذهبوا إلى المحطة الطرفية أربعة ؟ |
Trendeki görevliler ve yolcular izleme vagonuna gidişinden bahsetti. | Open Subtitles | بعض الركاب على القطار قالوا بأنه قد سقط من عربة الملاحظة |
Sakin olursanız, yolcular da öyle yapar. | Open Subtitles | لو احتفظتم برباطة جأشكم كذلك سيفعل الركاب |
Profesör Armstrong diğer yolcular uçaktan inene kadar bekleyeceğiz. | Open Subtitles | بروفيسير ارمسترونج ؟ سننتظر هنا حتى يخرج باقى الركاب |
Uçaktaki yolcular rehin alındı. Uçakta rehineler var! | Open Subtitles | الركاب الذين فى الطائر رهائن هؤلاء الركاب رهائن |
Beni uçağa bindir, yolcular da serbest bırakılır. | Open Subtitles | ارجعنى الى الطائرة و ساطلق سراح الركاب حسنا.. |
Dört farklı şehre uçuyorduk ama bence yolcular uçmaktan aldığım keyfin farkındaydı. | Open Subtitles | ولكني أعتقد أن الركاب تراهنوا علي متعة الطيران معي |
Bazı yolcular onlara kulak misafiri oldu, nasıl olduysa bunu bir terörist konuşması olarak algıladılar, onları uçaktan attırdılar. | TED | بعض المسافرين سمعوا حديثهم و أساؤوا الفهم و اعتقدوا أنه حديث ارهابيين, و تم طردهم من الطائرة. |
Titanik'ten düşen yolcular sadece 5 derece sıcaklığındaki suyun içine düştüler. | TED | المسافرين اللذين سقطوا عن ظهر التايتانك سقطوا في ماء بحرارة خمس درجات. |
Panikten çılgına dönmüş yolcular, ...ve direnenlerin karınlarında birer kurşun... | Open Subtitles | المسافرين يصابون بالهلع رصاصة في البطن, للذين يقاومون |
Yeryüzü'ne dönecek yolcular, lütfen solunuzdaki tramvaylara binin. | Open Subtitles | المسافرون العائدون إلى الأرض، من فضلكم اصعدوا لعربات الترام على يساركم. |
İlerleyecek yolcular, sağınızdaki tramvaylara binin. | Open Subtitles | المسافرون المتوجّهون إلى الأمام، اصعدوا لعربات الترام على يمينكم. |
İki yıl önce uçak kazasında Bangalore havaalanında bütün yolcular öldü. | Open Subtitles | في تحطم طائرة قبل سنتين في مطار بنغلور.. .. كلّ المسافرون قتلوا. |
Kaynaklarımıza göre bütün yolcular taşındıktan sonra CDC uçağı kasıtlı olarak yaktı. | Open Subtitles | هناك مصادر تؤكد ان الطائرة تعرضت لهجوم بعد نقل كل ركاب الطائرة.. |
Eğer yolcular sağ tarafa bakarlarsa, üzgün bir adam göreceklerdir. | Open Subtitles | إذا نظر الركّاب إلى اليمين، سيرون رجلاً حزيناً. |
İlgilenmen gereken başka yolcular da olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | أعلم أن لديك مسافرين آخرين يجب أن تهتمي بهم. |
Aynısı kurbanlar ve yolcular için de geçerli. | Open Subtitles | ونفس النتيجة كانت بالنسبة للركاب والضحايا |
Başka ne önerebilirim bilmiyorum. Uçuş zamanı yaklaştı. Bekleyen yolcular var. | Open Subtitles | لا أعرف ماذا أقول يا سيدى الإقلاع قد أقترب , و هناك مسافرون ينتظرون |
yolcular lütfen treni terk edin. | Open Subtitles | الرّكّاب من فضلك يغادرون القطار . |
Yanımda uyku haplarım var, tıpkı uçaktaki diğer yolcular gibi. | Open Subtitles | معي حبوب منومة مثل اي راكب على متن الطائرة |
Özgürlüğe muhtaç olan bu yolcular için bunun anlamı daha fazla olabiliyordu. | Open Subtitles | بالنسبة للمسافرين أولئك المحرومين من الحرية فتعني أكثر من ذلك. |
Gelen yolcular 12 numaralı sayılı kapıdan çıkacaktır. | Open Subtitles | ويمكن لركاب الطائرة العبور من البوابة رقم 12 |
Sayın yolcular, rica ediyorum... | Open Subtitles | أيها السادةُ. |
Dikkat dikkat kaptanınız konuşuyor tüm yolcular cankurtaran botlarına | Open Subtitles | إنتبِهوا جميعاً الكابتن يُحدِثكُم. يجب على جميعِ الرُكابِ إرتِداء "سُتراتِ النجاه". |