Siz genç insanlarsınız ve gençler, daima kendi yollarını kendileri bulurlar. | Open Subtitles | أنتم شباب ممتلؤون حيوية و الشباب دائماً ما يعثرون على طريقهم |
Ona ulaşmak için yollarını açıyorlar, ama bu biraz zaman alacak. | Open Subtitles | أرأيت , إنهم يَشْقّونَ طريقهم إليها لَكن الأمر سَيَستغرقُ بَعْض الوقت |
Böylece bunu daha iyi anlatabilmenin yollarını araştırıyordum, rakamlarımızdaki belirsizliği göstermek için. | TED | لذا كنت أحاول إيجاد بعض الطرق لتحسين وصول هذا للناس، لإظهارعدم اليقين في أرقامنا لهم. |
Tarihimizi sadece yeniden kolonileştirmek değil Hegel'in olduğunu inkar ettiği düşünsel desteği tekrar inşa etmenin yollarını bulmak zorundayız. | TED | لا يتعين علينا إعادة استعمار تاريخنا، بل يتوجب علينا إيجاد طرق لإعادة بناء الوعي الفكري الذي أنكر هيغل وجوده. |
Ama benim gibi badireler atlatan bir insansanız, bunlarla baş etmenin yollarını öğreniyorsunuz. | Open Subtitles | ولكن عندما تقضي أوقاتاً صعبة كالتي مررت بها تتعلم طرقاً تتعامل مع الأمر |
Seni burada tutmanın yollarını bulmak zorundayım. | Open Subtitles | عليّ إيجاد وسيلة لإبقائك في المدينة سنتوصّل إلى حلّ ما حقاً؟ |
Elbette, bir asırlık ekonomik kalkınma ve askeri stratejinin gelişimi bize küresel çatışmayı yönetmenin daha iyi yollarını verecektir. | TED | بالتأكيد، قرن من التنمية الاقتصادية وتطور الاستراتيجية العسكرية سيمدنا بطرق أفضل لإدارة الصراع العالمي. |
Bitkiler şurada burada yollarını kaybedebilecek arılar için küçük iniş çizgileri yaratmak üzere evrimleşmişlerdir. | TED | ان النباتات تطورت بنحو مكنها من صنع مؤشرات توجيه من اجل الهبوط على اجزاءها للنحل لكي لا تضل طريقها |
Bizim için yolun kenarına bir bomba bırakırlarsa kahrolası yollarını patlatacağımızı öğrenmelerini istiyorum. | Open Subtitles | علموهم إن تركوا قنبلة على جانب الطريق لنا سنقوم بتفجيرها على طريقهم اللعين |
Tamam, onuncu caddeye doğru gidiyorlar. Altıncı caddede yollarını kesebiliriz. | Open Subtitles | إنّهم يسلكون الشارع العاشر، يمكننا قطع طريقهم عند الشارع السادس. |
Çünkü köylüler akrep ve yelkovan gibidir kendi yollarını seçebilecek kabiliyete sahip değillerdir. | Open Subtitles | لأن الفلاحين لم يعد بمقدورهم اختيار طريقهم بنفسهم. مثل الساعة التى بين يدي. |
Bu noktaya kadar kendi ekosistemimizde sağlıklı mikroplar üretmenin tüm yollarını keşfediyorduk. | TED | ولبلوغ ذلك الهدف، نحاول اكتشاف جميع الطرق التي نستطيع من خلالها إنتاج ميكروبات صحيّة في أنظمتنا البيئيّة. |
Sanatın bir diyalog alanı sağlayabileceği yollar, karmaşık bir diyalog, giriş noktaları ile diyalog yollarını ve müzenin fikirler münazarası için nasıl bir mekan olabileceği konusunda büyük ilgi gördü. | TED | سعى للتعبير عن الطرق التي يمكن للفن توفير مساحة للحوار حوار معقد حوار مع العديد و العديد من نقاط الدخول و كيف يمكن أن يكون المتحف مساحةً لهذه الأفكار المنافسة. |
Biz atmosferdeki karbondioksit seviyesini milyonlarca yıl geriye giderek ölçmenin çok ilginç yollarını bulduk. | TED | هكذا أكتشفنا بعض الطرق المثيرة للإهتمام لتتبع مستويات ثاني أكسيد الكربون في الغلاف الجوي، عودة إلى ملايين السنين. |
Asıl soru şu, destek kuvvetler gelene kadar fare kilisesinin yollarını öğrenebilecekmiyiz? | Open Subtitles | يبقى السؤال ممتداً حتى التعزيز هل يمكننا تعلم طرق فئران الكنيسة ؟ |
Muhasebe bölümüne yakın çalışıp geliri daha iyi kullanmanın yollarını araştıracaksın. | Open Subtitles | ستعمل بشكل وثيق مع قسم المحاسبة تبحث عن طرق لتحسين الإيرادات |
Ben de plastik elde etmenin başka yollarını aradım. | TED | واخذت ابحث عن طرق أخرى لصناعة البلاستيك |
Bizleri buraya getiren, birbirimizle ilişki kurma yollarını seçiyoruz. | TED | اخترنا طرقاً لنرى بعضنا البعض والتي جلبتنا إلى هنا. |
Akıldaki resmi hatırlamanın bazı yollarını biliyorum. | Open Subtitles | أعرف وسيلة لتذكر الأمور التي يجاهد العقل لنسيانها |
Üzerinde çalıştığınız her büyük karar için farklı düşünme yollarını denemeniz gereken bir süreçtir. | TED | إنه نهج يدعوك للتفكير بطرق مختلفة أمام كل قرار مهم عليك اتخاذه. |
Çıkış yollarını patlattıkları kısım müthiş. | Open Subtitles | هذا مثير للغاية عندما تشُق طريقها للخروج. |
Gelecek mirasımızı sömüren bu insanları durdurmanın yollarını bulmak zorundayız. | TED | علينا أن نجد وسائل لإيقاف هؤلاء الناس من سلب إرث المستقبل |
Bir arkadaş bulmak, iyi bir şeydir özellikle sana hayatta kalmanın yollarını öğretebilecek birini. | Open Subtitles | إيجاد صديق أمر جيد خصوصاً الذي يمكنه ان يُعلمك طُرق النجاه |
Eşyalarının ticaretini yapmanın ve hesaplarını birbirlerine satmanın parlak yollarını buldular, böylece oyun oynarken aynı zamanda para kazanabileceklerdi. | TED | وجدوا طرقا ذكية لمقايضة هذه القطع ولبيع حساباتهم لبعض ليتمكنوا من تكوين دخل بينما يلعبون ألعابهم |
Fakirlik, savaş ve hastalıkla mücadele etmenin yeni, daha iyi yollarını bulmalıyız. | TED | نحتاج لطرق جديدة، طرق أفضل، للتعامل مع الفقر، الحروب والأمراض. |
Bazıları ona hokkabaz derdi... Çünkü eskilerin yollarını bilirdi. | Open Subtitles | البعض يسمونه الرجعى لأنه يعرف أساليب القدماء |
Bir Denizci Dünyanın Tüm yollarını Bilmeli , Yes? | Open Subtitles | على البحَّار أن يعرف دروب العالم , صحيح ؟ |
Dilini çözmenin yollarını biliyorum, Henry Morgan. | Open Subtitles | لدي سبلٌ لأطلاق سراح لسانك، هنري مورغان |
Yüce Tanrım o gizemli yollarını gösterdi işte. | Open Subtitles | ولكن الآن فإلهي العظيم قد لاحظ طرقه الغريبة |