| Değerli insanlarla, gereksiz şeyler uğruna boşuna harcadığım zaman için pişmanım. | TED | و ندمت على الوقت الذي ضيعت على أمور غير مهمة مع أشخاص يهمونني. |
| Beraber geçirdiğimiz zaman için sana teşekkür etmek istedim. | Open Subtitles | لكن أنا لا أكترث اريد فقط أن أشكرك على الوقت الذي امضيناه معاً |
| Belki de beraber geçirdiğimiz zaman için Tanrı'ya şükretmeliyim. | Open Subtitles | ربما ينبغي علي أن أشكر الله على الوقت الذي قضيناه سوياً |
| Hiç kısa zaman için oda kiralamam, yabancılara da kiralamam. | Open Subtitles | لم أقم بتأجير الغرف من قبل لوقتٍ قصير ولا أؤجّر الغرف للغرباء |
| O şeyden çıktığın zaman için kahve getirdim. | Open Subtitles | جلبتُ القهوة لوقتٍ لاحقٍ عندما تخرجين من هذا الشيء. |
| Ama çok sınırlı bir zaman için, tamam mı? | Open Subtitles | لكن، لوقتٍ محدود للغاية، حسناً؟ |
| ve bu beni sahip olduğum zaman için minnettar olmamı sağladı | TED | و هذا جعلني أشعر بامتنان عميق للوقت الذي كان لدي، |
| İyi gibi davranıyor ama gideceğim zaman için endişeleniyor. | Open Subtitles | لكن كانت تشعر بالقلق للوقت الذي سأغيب فيه |
| Hayır, zaman için endişelenmemize gerek yok. | Open Subtitles | لا، لا داع لأن تقلقي على الوقت |
| Güle güle. Geçirdiğimiz zaman için teşekkürler. | Open Subtitles | وداعاً، شكراً على الوقت الرائع. |
| zaman için kumar oynuyordu. | Open Subtitles | "كان يراهن على الوقت" |
| Hemen şimdi için değil, başka bir zaman için. | Open Subtitles | إنه ... ليس لهذه اللحظة بل لوقتٍ آخر |
| Eminim ona sağladığın zaman için sana minnettardı. | Open Subtitles | حسنا , أنا متأكد من أنه كان ممتنا ً للوقت الذي منحته إياه |
| Belki de birlikte geçirdiğin zaman için minnettar olmalı ve ne olabilirdi demeyi bırakmalı. | Open Subtitles | ربما يجب عليك أن تكون ممتن للوقت الذي قضيناه معاً والتوقف من الصمود... إلى ما كان يمكن أن يكون |