O yeri günün farklı zamanlarında ziyaret edin ve komşularla gürültü hakkında konuşun. | TED | زوروا الملكية الجديدة في أوقات مختلفة خلال اليوم وتحدثوا مع الجيران عن الضوضاء. |
Ama benim kişisel görüşüm şu küresel köyü anlamak istiyorsanız insanların neler hakkında tutkulu olduklarını, nelerden keyif aldıklarını, boş zamanlarında ne yapmayı tercih ettiklerini bilmek muhtemelen iyi bir fikir. | TED | ولكن جدالي هو ، إذا كنت تريد معرفة القرية العالمية فانه من الأرجح أن تكون فكرة جيدة معرفة مالذي يتحمسوا له، ومالذى يقوم بتسليتهم، ومالذي يختارون القيام به في أوقات فراغهم. |
Yani, evrenin o en gerideki ilk zamanlarında çok basit ve anlaşılabilir olduğuna inanıyoruz. | TED | لذلك، بالعودة في أوقات مبكرة من الكون، نعتقد أنها كانت بسيطة جداً و قابلة للفهم. |
İnsani yardım kuruluşları, savunmasız toplumların en zor zamanlarında başarısız oluyorlar. | TED | يخذل النظام الإنساني المجتمعات الأكثر ضعفا في أحلك الأوقات. |
Duygusal zamanlarında yaptığın seçimler yüzünden hayatın boyunca pişman olmanı istemiyorum. | Open Subtitles | أنا لا أُريدُك تَأْسفُ الإختياراتَ جَعلتَ في وقتِ عاطفيِ... لبقية حياتكَ. |
Yani durgunluk zamanlarında da iş vermeye devam ederler bu talebi arttırır ve durgunluktan çıkmaya yardımcı olur. | Open Subtitles | وهذا يعني بانه يمكنها الحفاظ على العمالة في فترات الركود مما يزيد من الطلب |
Yeraltı sığınağının amacı, kriz zamanlarında Başkan'ı korumaktır, öyle değil mi? | Open Subtitles | الغرض من المخبأ هو حماية الرئيس في وقت الأزمات، أليس كذلك؟ |
Sancılı adaletsizlik zamanlarında oyun, nefes alabilmemiz için gereken hafifliği getirir. | TED | في أوقات الظلم المؤلم. اللعب يجلب الخفة التي نحتاجها كي نقدر على التنفس |
Ayrıca eğim aynı anda yılın değişik zamanlarında güneşin yükselme açısının farklı olacağını ve mevsimlerin dönemlerinin iki yarı kürede farklı olacağını açıklıyor. | TED | والميل أيضاً يفسر ارتفاع زاوية الشمس في مختلف أوقات السنة وينبئ أن الفصول ستكون لا مرحلية في نصفي الكرة الأرضية |
Bu özellikle felaketten kurtarma zamanlarında önemlidir. | TED | وهذا أمر في غاية الأهمية خاصة خلال أوقات التعافي من الكوارث. |
Savaş zamanlarında ulusal intihar oranları düşüşe geçer. | Open Subtitles | وفى أوقات الحروب تنخفض نسبة الانتحار على المستوى القومى |
Din savaş zamanlarında büyük bir rol oynayabilir, fakat bundan daha fazlasını, savaş oyuncaklarımız susup, ruhumuz sükunete kavuştuğunda yapar. | Open Subtitles | الدين ربما يلعب دور كبير .. في أوقات الحرب ولكن الدور الأكبر عند صمت الأسلحة |
Hayatın bazı zamanlarında, soğuk bir duş iyi gelir. | Open Subtitles | في بعض أوقات حياتنا، ربما يكون الحمام البارد شيء جيد |
Kriz zamanlarında, önce entelektüeller gider. | Open Subtitles | في أوقات الأزمات، المثقفين أول من يهربون |
İyi zamanlarında laboratuvar buna benzer bir şekilde görünürdü. | TED | في الأوقات الجيدة، كان المختبر يبدو كشيء من هذا القبيل. |
Veya zor zamanlarında onların yanında olamamak mı? | Open Subtitles | او عدم وجوده بجانبهم. خلال الأوقات الصعبة. |
Ama öyle olsaydı bile, o zor zamanlarında seni kim teselli ederdi? | Open Subtitles | ولكن إن كان ذلك ، فمن يواسيكِ في الأوقات الصعبة ؟ |
Ama bir Başkan'da olması gereken özellikler bunlar mı, özellikle de kriz zamanlarında? | Open Subtitles | لكن أهذا ما نحتاجه حاليّاً؟ و بخاصّةٍ في وقتِ الأزمات؟ |
Güz dönemindeyiz ve sadece yılın belli zamanlarında yeni öğrenciler kabul ediyoruz. | Open Subtitles | بدءا من التقويم ونحن أيضا في الفصل الدراسي للخريف ونحن نقبل الطلاب الجدد فقط في فترات معينة من السنة |
İncil, sıkıntı zamanlarında bir araya gelip dua etmemizi söyler. | Open Subtitles | يخبرنا الكتاب, أنه في وقت الأزمات يجب أن نجتمع لنصلي |
Körfez hakkında bir diğer önemli konu da buradakş hayvan türlerinden birçoğunun yılın yalnızca belli zamanlarında körfeze gelmesidir. | TED | والشيء المهم اكثر في الخليج بالنسبة للعديد من الكائنات الاخرى التي تتجمع في الخليج اثناء اوقات معينة من السنة |
Yılın bu zamanlarında, tek gidiş en az 10 saat sürer. | Open Subtitles | هذا الوقت من السنة، هو سيكون عشرة ساعات أيا كانت النتيجة. |
Çocuklarına yeterince bir şeyler verememek mi yoksa zor zamanlarında onların yanında olamamak mı? | Open Subtitles | ان لا يكون قادرا على اعطاء اطفاله ما يكفي او ان لا يكون معهم في الاوقات الصعبة |
Onlar hiçbir şey yapmadı ama utanç ve ezilme ile yaşamak zorunda bırakıldılar, açık konuşmam gerek babanın zamanlarında olsaydık bu konuşmayı yapmıyor olurduk. | Open Subtitles | لم يقترفوا شيئاً وهم مُجبرون على العيش مع العار والإذلال، بصدق في أيام والدك |
Destek veriyorlardı çünkü bu karmaşa ve çekişme zamanlarında, bu macera bizlere Amerikalı olmanın ne demek olduğunu gösterdi. | TED | يحفزوننا لأنه في زمن الارتباك والخلاف هذا، سمحت الرحلة باسترجاع معنى أن تكون أمريكيًا. |