İnsanlara zarar veriyor, şirketlere zarar veriyor ve sağlığımıza zarar veriyor. | TED | إنه يؤذي الناس، ويؤذي الشركات، ويدمرنا صحيًا. |
- Ne gördün, Abbey? İnsanlara ne yaptıysan bu onlara zarar veriyor. Bu doğru! | Open Subtitles | أبيجيل,ماتفعلينه يؤذي الناس وهذا واضح تماما |
Bu fikrin mükemmelliği beynime zarar veriyor. | Open Subtitles | تمتص إلى شفتيتك اقصد, إنها تؤذي عقلك من شدة إذهالها هذه الفكرة |
Bu yüzden zor hareket ediyor. Ayrıca saçlarına ve tırnaklarına zarar veriyor. | Open Subtitles | مما جعل حركتها صعبة و يضر أيضا بالشعر و الأظافر |
Ama 21. yüzyıl görevleri için, bu mekanik, ödül-ve-ceza yaklaşımı işe yaramıyor, genellikle işe yaramıyor ve genellikle zarar veriyor. Ne demek istediğimi göstereyim. | TED | لكن لمهمات القرن الواحد والعشرين، تلك الطريقة الميكانيكية ذات المكافأة والعقاب لا تنجح، غالباً لا تنجح وفي الغالب أيضاً تضر. دعوني أريكم ماذا أقصد. |
Bölümünü işini yapamamış gibi gösterdiği için Childs'a zarar veriyor. | Open Subtitles | انه يؤذي تشايلز لانه يظهر مكتبه بشكل بسيء |
Patronunuzun yaptığı yanlış bir şey ve bir çok kişiye zarar veriyor. Bize yardımcı olacak mısın? | Open Subtitles | ما يفعله رئيسك خاطىء، وهو يؤذي الكثير من الناس |
Cihaz çalışıyor ama başka bir şey adacık hücrelerine zarar veriyor. | Open Subtitles | الجهاز يعمل، ولكن شيئا ما يؤذي الخلايا الجزيرية. |
Ne zaman yiyip içse gruba direk zarar veriyor. | Open Subtitles | في كل مرة يأكل ويشرب، إنه يؤذي المجموعة. |
Rahipler, onunla ilgileniyorlar, ama o kendine zarar veriyor. | Open Subtitles | كهنة ، إنهم يهتمون به ولكنه يؤذي نفسه |
Ve sanırım senin yanında olmam senin davana zarar veriyor. | Open Subtitles | و اعتقد وجودي الي جوارك يؤذي قضيتك |
Bu atışmadan bıktım artık. İki tarafa da oldukça zarar veriyor. | Open Subtitles | لقد تعبت من هذه الحرب إنها تؤذي كلا الفريقين |
Evet vahşiler ve fazlasıyla kötüler, ben de yok olsunlar istiyorum ama Flynn insanlara zarar veriyor. | Open Subtitles | نعم، انهم بعنف وباسراف مص، وأريد منهم ذهب، ولكن فلين سوف تؤذي الناس. |
İçinde tuttukların Jenna'ya değil, sana zarar veriyor. | Open Subtitles | حبس الكثير من الأشياء في احشائك, لن يضر جينا سيضرك انت |
Ama sadece kötü bir şey değil, işime de zarar veriyor. | Open Subtitles | لكن الامر ليس فقط سيئ انه يضر بسمعة عملي |
Senin teknolojiye düşkünlüğün... özel hayatına zarar veriyor bence. | Open Subtitles | أعتقد ان خبرتك الالكترونيه اصبحت تضر حياتك الشخصيه |
Jillian, o obje sana zarar veriyor. | Open Subtitles | جليان) انها تؤذيك) |
Neden Serseri Roket müziğiyle insanlara zarar veriyor? | Open Subtitles | لماذا يرغب بأذية الآخرين بالموسيقى ؟ |
Şok tedavisi onun fikriydi. Bu tedavi hafızaya zarar veriyor. | Open Subtitles | علاج الصدمة لقد كان من فكرتها أنه يُدمر الذاكرة |
Senle Ian arasındakı, durum... sadece başka insanlara zarar veriyor... ve ben ikinizin arasında duramam. | Open Subtitles | والشيء الذي بينك وبين آيان, أنه فقط, أنه... أنه يأذي اشخاص أخرين, وانا لا أستطيع... |
Sıtmayla savaşta böcek ilacı püskürtüyoruz ve bu da kuşlar ve amfibiler de dahil diğer türlere çok ciddi zarar veriyor. | TED | لمكافحتها، نقوم برش المبيدات التي تلحق ضرراً بالغاً بالأنواع الأخرى، بما في ذلك البرمائيات والطيور. |
Yani nikotin kullanan gençler sadece kendilerine değil, gelecek nesillere de zarar veriyor. | TED | ولذلك، فإنّ المراهقين الذين يُدخنون النيكوتين لا يؤذون أنفسهم فقط ولكن أيضًا أولادهم في المستقبل. |
İlk hisseden biz olsak da, korkunun zehirli havası hepimize zarar veriyor. | TED | ربما نكون نحن أول من نشعر به، ولكن هواء الخوف المسموم يؤذينا جميعا. |
Ve biliyorum bu onun davasına zarar veriyor. Ve üzgünüm. | Open Subtitles | وأعرف أن هذا يدمر قضيتها , وأنا آسف |