| Bir şey bu kemiğe zarar vermiş ve bu 300 yıl önce olmadı. | Open Subtitles | شيء ما أحدث ضرراً بهذا العظم و لم يحدث من 300 سنة |
| Ama bu fotoğrafları sızdırırsanız bu şehir için yaptığı tüm güzel şeylere tamir edilemez bir zarar vermiş olursunuz. | Open Subtitles | ولكن لو نشرتِ هذه الصور، فسوف تُسبّبين ضرراً لا يمكن إصلاحه لكلّ الخير الذي فعل في هذه المدينة، |
| Ama kurşun beynin yatay boyut işlem bölgesine zarar vermiş olmalı. | Open Subtitles | لكن الرصاصة قد أتلفت جزء الدماغ الذي... الذي يحلل الخطوط الأفقية. |
| Mavi midyeler kemiğe zarar vermiş, ama kafatası siyahi ve kafkasyalı özelliklerinin karışımını gösteriyor bu nedenle de melez listesinde olmalı. | Open Subtitles | الرخويات أتلفت العظم ولكن الجمجمة تبين مزيج من خصائص الزنوج والقوقازين أقترح بأنه أدرج كأسمر ضارب إلى الصفرة |
| Kamyonet kullanan deli bir çocuk var. Erkek arkadaşıma zarar vermiş olabilir. | Open Subtitles | هناك هذا الرجلِ المجنونِ في شاحنة أعتقد أنه ربما قد آذى صديقي |
| Birisi bilgisayara zarar vermiş ve tamir edilemesin diye girişleri kapamış. | Open Subtitles | أتلف شخص ما الحاسوب وأغلقه كي لا يتم إصلاحه |
| Efendim, patlama sonarın soğutma sistemi üzerindeki birkaç boruya zarar vermiş. | Open Subtitles | يا سيدي، انفجار الطوربيدة أضرّ بعدة أنابيب في مزلق تبريد السونار |
| ...onu aşağılamış ya da bir şekilde ailesine zarar vermiş biri olabilir. | Open Subtitles | اهانه، او اذى عائلته بشكل ما |
| Buraya saldıran her kimse onlara çok ciddi zarar vermiş olmalı. | Open Subtitles | من قام بمهاجمة هذا المكان لابد من أنه قام بإيذائهم بشدة |
| Kestiğimde zarar vermiş olmalıyım. | Open Subtitles | عندما أحدثت قطعاً فيه، لا بدّ أنّي ألحقت به ضرراً. |
| Ona zarar vermiş olmasaydım, bize her şeyi anlatabilirdi. | Open Subtitles | لو لم ألحق به ضرراً بالغاً، كان يمكن أن يخبرنا بكل شيء. |
| Bu da beynine, onu öldürecek kadar zarar vermiş olabilir. | Open Subtitles | والذي كان ليسبب ضرراً في الدماغ كافياً لقتلها. |
| Alpha beynine zarar vermiş. | Open Subtitles | أتلفت ألفا دماغك |
| Ama bilmediğin şey Kenneth Parcell'in ceketine istemeden zarar vermiş olmam. | Open Subtitles | ولكن ما لا تعلمه... هو أني دون قصد... أتلفت سترة (كينيث بارسيل) |
| - Kurban; sağ epikondillerine ve çengelsi çıkıntısına zarar vermiş muhtemelen arkadan gelen saldırıya, direnmesiyle uyumlu. | Open Subtitles | -لقد أتلفت ... إنسيّة الضحيّة اليمنى ولقيمة الوحشيّة الجانبيّة، فضلاً عن حفرته الإكليلانيّة ربّما يتفق مع إستجابة دفاعيّة... |
| Bebekken, sürekli bağırarak ağlardı. İşitme sistemine zarar vermiş olabileceğini düşündüm. | Open Subtitles | عندما كان طفل , كان يصرخ بإستمرار اعتقد ربما يكون قد آذى سمعه |
| Bir insanın anneme zarar vermiş olması hepsi kötü olduğu göstermez! | Open Subtitles | لأنّ إنساناً آذى والدتي لا يجعل مِن الجميع أشراراً |
| Tommy 16'sındayken bir kaza yapmıştı ve anladığımız kadarıyla birine bu kazada ağır zarar vermiş. | Open Subtitles | على ما يبدو أن "تومي" تعرض لحادث سيارة عندما كان في السادسة عشر من العمر ونظن أنه آذى أحد ما، أو ما هو أسوأ، و... |
| Birisi arabasına zarar vermiş demek ki. Onu öldürdükleri anlamına gelmez. | Open Subtitles | أوه ، لكن ذلك يعني بأن شخصاً ما أتلف سيارته حيث لا يعني بأن شخصاً ما قتله |
| Patlama, yangına dayanaklı kısmına epey zarar vermiş. | Open Subtitles | أتلف الإنفجار الغطاء المُقاوم للحريق بشدة |
| Alkol almasının kalbine zarar vermiş olabileceğini düşünüyoruz. | Open Subtitles | نعتقد أنّ شربها ربّما أضرّ بقلبها |
| Çocuğa zarar vermiş mi? | Open Subtitles | هل اذى الطفل ؟ |
| Buraya saldıran her kimse onlara çok ciddi zarar vermiş olmalı. | Open Subtitles | من قام بمهاجمة هذا المكان لابد من أنه قام بإيذائهم بشدة |