Oda parası, telefon konuşmaları, odadaki zararlar vesaire. | Open Subtitles | للمكالمات الخارجية، أى ضرر بالغرفة، لهم أجر |
MRI yaptık... Sonra, bu şişmenin beyne büyük zararlar verdiğini farkettik. | Open Subtitles | لقد أجرينا صورة رنين مغناطيسي و أوضح لنا أن التورم سبب ضرر كبير بالمخ |
Hawaii adalarına dün yapılan saldırı Amerikan askeri güçlerine ciddi zararlar vermiştir. | Open Subtitles | هجوم الامس علي جزر هاواي سبب في خسائر فاضحة للقوات العسكرية الامريكية |
Hawaii adalarına dün yapılan saldırı Amerikan askeri güçlerine ciddi zararlar vermiştir. | Open Subtitles | هجوم الامس علي جزر هاواي سبب في خسائر فاضحة للقوات العسكرية الامريكية وأنا أأسف لاخباركم |
Yeni bir şey denemek çok büyük zararlar verebilir. | Open Subtitles | يوجد الكثير من الأضرار لدى تجربةِ أي شيءٍ جديد |
Doğru miktarda güç uygularsan, bu büyük zararlar verebilir. | Open Subtitles | استخدام القوة المطلوبة يمكنه إحداث بعض الأضرار |
Bu silahla insanlara karşı ikincil zararlar önlenecek. | Open Subtitles | بهذا السلاح، لن يكون هناك أي أضرار بشرية جانبية. |
Bu hayvanların bir ısırığı korkunç zararlar verebilir. | Open Subtitles | عضَّة واحدة من تلك الانياب يُمكن أن تُحدث ضررا ً بليغا ً |
Bu ona ciddi zararlar verdi ve Tanrı'nın ona bahşettiği gücü kötüye kullandı. | Open Subtitles | مما سبب له ضرراً كبيراً وجعله يسيء استخدام العطايا الكثيرة التي قدمها له الله |
Soruşturma sırasında masum insanlara hayati zararlar verdiğini fark edince çok daha zor. | Open Subtitles | ولكنّه صعباً خصوصاً عندما تُدرك أنّكَ حوّلتَ أُناس بريئين إلى ضرر مباشر أثناء التحقيق |
Şimdilik elimizde, ölümlerin benzer zararlar almış gibi görünmesi var. | Open Subtitles | حسنًا,إجابتنا حتى الآن تبدو أن الوفيات كانت ضرر جانبي. |
Kımıldarsan çok ciddi zararlar verebilirim. | Open Subtitles | ربما الحق بك ضرر خطير، إن أستمريت في التشنج |
Eğer öyleyse ölümü Agrius için milyar dolarlık zararlar verebilecek ilk vaka olacaktır. | Open Subtitles | اذا كان كذلك, فسيكون موته اول مايسبب خسائر بحوالي بليون دولار على "اجريوس" |
Bazen iş dünyasında, ikincil zararlar olur ve eğer sadece kötü hissettiğim için demoda bile 10.2/4.2 alan bir şeye sırtımı döneğimi sanıyorsan... | Open Subtitles | الحياة قاسية وفي بعض الأحيان توجد خسائر جانبية لعمل الأشياء ولو أنكِ تعتقدين أنني سأهمل |
Ciddi zararlar doğacaktır. Mümkün mü acaba? | Open Subtitles | وسيسبب لي خسائر فادحة، أهذا ممكن؟ |
Belli ki maddi zararlar kraliyet ailesinin umurunda değil. | Open Subtitles | من الواضح أنها العائلة المالكة لم يكونوا قلقين حول الأضرار الجانبية |
Bu argümana ilişkin daha dürüstçe konuşmamız gereken, gözden kaçırdığımız başka bir gerçek var o da, bir çok araştırmanın net şekilde ortaya koyduğu sosyal medyanın verdiği ciddi zararlar. | TED | في هذه الحالة، أعتقد أنه يغفل حقيقة مهمة التي نحتاج أن نتكلم عنها بصراحة أكثر، وهي أن وسائل التواصل الاجتماعي مصحوبة بعديد من الأضرار البالغة والموثقة جيداً. |
Buradaki yani Almanya'daki bir çiftçi, sezon başında, ortasında ve sonunda ziyaret edilecek ve kayıp varsa zararlar tekrar değerlendirilecekti. | TED | يمكن زيارة المزارع هنا في المانيا في بداية الموسم، وفي خلال نصف الموسم وفي نهايته، ومرة أخرى إذا كان هناك خسارة لتقدير الأضرار |
Demek istiyorum ki, eğer dikkat etmezsen ciddi zararlar olabilir. | Open Subtitles | -اعني, سيترتّب عليه أضرار جسيمة إذا لم تلتزمي به . |
İnsanların vatandaşlık bilgilerininve kişisel bilgilerinin yayılması gibi paralel zararlar vardı. | Open Subtitles | أضرار مباشرة , مثلَ إطلاق فضائح المشاهير... و المعلومات الشخصيّة للناس الذينَ... |
Diğerleri sadece ikincil zararlar. | Open Subtitles | البقية كانوا مجرد أضرار جانبية |
Eğer Tanrı'ya inansaydım yapmak üzere olduğum şeyin büyük zararlar yaratmaması için dua ederdim. | Open Subtitles | وإذا كنت أؤمن بالربt كنت لأدعوه ألا يحدث ضررا مما سأفعل |
Onlar çoktan, tamir edilemeyecek bazı zararlar verdiler bile. | Open Subtitles | لقد أحدثوا ضرراً لا يمكن إصلاحه |