| Muhtemelen kurşun ve cıva doludur. Denizdeki tüm zehirler gövdesindedir. | Open Subtitles | غالباً هى مليئة بالزئبق والرصاص . وكل السموم الموجودة بالبحر |
| Ölümü kabullenmek demek fiziksel varlıklar olduğumuzu ve çevresel zehirler hakkındaki araştırmaların teyid ettiği gibi çevreye yakından bağlı olduğumuzu kabul etmektir. | TED | إن قبول الموت يعني قبول أننا كائنات طبيعية تلك التي ترتبط ارتباطا وثيقا بالبيئة، كما أكد ذلك البحث عن السموم البيئية. |
| Tarihimizin çoğunda duyusal karışıklığa sebep olabilecek pek bir şey yoktu, zehirler hariç. | TED | لم يكن هناك الكثير الذي من شأنه أن يسبب هذا النوع من التداخل الحسي ما عدا السموم. |
| Kalp krizine sebep olacak zehirler var. | Open Subtitles | . هنالك سموم يمكن أن تسبب النوبة القلبيّة |
| Aşığı kocasının bardağını zehirler, ve sonra, adamın dikkati başka yerdeyken, eşi onun içkisini içer. | Open Subtitles | لقد وضع العاشق السم في كأس الزوج ثم عندما التها عنها الزوج, قامت المرأة بشرب الكأس |
| Alkolün aşırı tüketimi, ciğeri zehirler glutatyon ve diğer zehir çıkarıcı maddeleri daha az sağlamasına sebep olur. | Open Subtitles | الإفراط في تناول الكحول يسمم الكبد حتى تفرز مخزونها من الغلوتاتينول و عوامل أخرى من مضادات التسمم المرجعة |
| - Çabuk, öldürün şunu! - Hayır! Kanı havayı zehirler. | Open Subtitles | . إقتلة , بسرعة . لا , دمه سيسمم الهواء |
| zehirler yaşamak için en iyi şey olmadığı için vücutlarımız karışıklığa yol açan yediğimiz şeyden direkt fakat hoş olmayan bir şekilde kurtulmak üzere evrim geçirdi. | TED | ولأن السموم ليست بالشيء المثالي للبقاء على قيد الحياة، فإن أجسامنا قد طوّرت شكلا مباشرا وغير لطيف للتخلص مما قد نكون أكلناه والذي سبب هذا التداخل. |
| Fakat zehirler yaşamına son vermeden önce ağzına bir yaprak düştü. | TED | ولكن قبل أن تودي السموم بحياته، ساقت الريح ورقة نباتية إلى فمه. |
| Ama insanlar yaşadıkları çevredeki zehirler hakkında konuşmak istiyorlar. | Open Subtitles | ولكن الناس يريدون التحدث عن السموم في البيئة |
| Bu zehirler bizi yavaş yavaş öldürüyor, bariz etkilerini görmesek bile. | Open Subtitles | هذه السموم تقتلنا ببطء حتى بدون أي تأثير جانبي |
| Aslında nikotin, ...bütün zehirler arasında en kuvvetli olanlarından biridir. | Open Subtitles | النيكوتين في الحقيقة أحد أكثر السامّةِ لكُلّ السموم |
| Haddimi aşmayarak, bu, çeşitli zehirler tarafından tetiklenebilir. | Open Subtitles | ليس للخروج عن الموضوع , لكن هذه أثار لعدة أنواع من السموم |
| Yanlış hazırlanan kirpi balığında komaya neden olabilecek zehirler olabilir ve bu zehirler, toksikoloji testinde görünmeyebilir. | Open Subtitles | سمكة معدة بطريقة غير سليمة يمكن أن تحمل السموم التي ربما تسبب غيبوبة و لا يظهر على جهاز كشف السموم |
| Yani, zehir bulmadıklarını biliyorum ama tatsız zehirler de var, değil mi? | Open Subtitles | أنا على علم انهم لم يجدوا سُماً لكن هناك سموم لا تترك أثر -تقصد في دم الضحية- |
| Yılan otları, kurt çiçekleri... bunların hepsi ender görülen zehirler salgılar. | Open Subtitles | "أعشاب الثعبان" "زهور الذئب" جميعها نباتات تفرز سموم نادرة. |
| Öldüren çipler, polimer maskeler, değişik zehirler, hepsini MDK tedarik ediyordu. | Open Subtitles | رقائق قاتلة, أقنعة من (البوليمر).. سموم قاتلة, كل هذا دعمته منظمة (ج.م.ق). |
| Standart zehirler napalm ile yokedilebilir. Napalm zehiri yakar, patladığı anda yokeder. | Open Subtitles | يبطل مفعول السم العادي بمادة النابالم التي تحرقه وتستهلكه عند إنفجاره |
| Bilinen zehirler veritabanımızda olmadığından ilacı tespit edemeyebiliriz. | Open Subtitles | ربما لا يمكننا الكشف عن السم لأنه ليس في قاعدة بياناتنا كمركب معروف |
| En sonunda da babasını zehirler ve bundan dolayı asılırdı. | Open Subtitles | في النهاية، يسمم والده ويُشنق جراء ذلك |
| Burası meleklerin yemek deposu. Paradoks bu kuyuyu zehirler. | Open Subtitles | هذا مصدر غذاء التماثيل التناقض سيسمم البئر |
| Bastırdığımız her arzu zihinde yuvalanır ve bizi zehirler. | Open Subtitles | إن كل حافز نقمعه يقبع في العقل و يسممنا |
| Yılanlar aşık olmaz Karina, zehirler. | Open Subtitles | عائلة " فايبر لا تحب " كارينا " إنهم يسممون |