Başladığı işin sonuna geliyor, kendini kontrol etmekte gittikçe zorlanıyor. | Open Subtitles | انه ذاهب لنهاية متعته الامر يزداد صعوبة عليه لأبقاء سيطرته |
Hapları yutmakta zorlanıyor bu nedenle deriden uygulamalı bir karışım hazırlamak zorundayım. | Open Subtitles | لديه صعوبة في البلع لذلك كان علي أن أصف له هذا المزيج |
Tanıdığım erkekler sohbet başlatmakta oldukça zorlanıyor. | TED | الرجال الذين أعرفهم يجدون صعوبة كبيرة ببدأ هكذا أحاديث |
Finch düzlüğe yaklaşırken, zorlanıyor gibi görünüyor. | Open Subtitles | فينش يبدو انه يناضل للوصول للطريق المستقيم |
Bence nefes almakta zorlanıyor. Gırtlağına bir şeyler takılmış olabilir. | Open Subtitles | أعتقد أنها عندها مشكلة في التنفس يوجد شئ في حلقها |
Oh,çok güzel,şimdi de kendi karım o salak kocası için yemek yapmaya mı zorlanıyor? | Open Subtitles | هذا رائع, الان زوجتي مجبرة على طبخ العشاء لزوجها الكسول؟ |
En basit kelimeleri anlamakta zorlanıyor musun yoksa? | Open Subtitles | هل تواجه مشكلة في فهم اللغة الإنجليزية البسيطة ؟ |
Şu an için biraz zorlanıyor gibi görünüyorsun. | Open Subtitles | حسناً، في هذه اللحظة يبدو كأنكِ تجدين الأمر صعب |
Sanırım bazı insanlar Çin'in aldığı bazı önlemlerin büyüklüğünü anlamakta zorlanıyor. | TED | أعتقد لا يزال بعض الأشخاص يجدون صعوبة في فهم فداحة بعض الإجراءات التي اتخذتها الصين. |
Açıkça görülüyor ki, şempanze yürümekte biraz daha zorlanıyor. | TED | من الواضح أن الشمبانزي يواجه صعوبة بعض الشيء في المشي. |
Geceki aksiliğe rağmen, sizi unutmakta zorlanıyor olmalı. | Open Subtitles | بالرغم من الطريقة التى انصرف بها فإنه حتماً سوف يجد صعوبة لنسيانك |
Anladığım kadarıyla gelen mürebbiyeleri tutmada çok zorlanıyor. | Open Subtitles | أتفهم أن لديه صعوبة في الاحتفاظ بالمربيات هناك |
Kocam bir kaza geçirdi konuşmakta ve hareket etmekte zorlanıyor. | Open Subtitles | تعرض زوجي لحادث يجد صعوبة في التحدث والحركة |
-Bay Whitley yatınızın taksitlerini ödemekte zorlanıyor muydunuz? | Open Subtitles | السيد ويتلي، هل لديك واجه صعوبة في اتخاذ المدفوعات اليخت الخاص بك؟ |
Sinyal geçmekte zorlanıyor. Yükseltmek zorunda kalacağız. | Open Subtitles | يواجه الإرسال صعوبة في الاختراق يجب أن نعززه |
Ama işler planladığı gibi olmadı, o yüzden uzun süredir hayalini kurduğu cinayete erişmek için zorlanıyor. | Open Subtitles | فقط لا تسير الأمور كما هو مخطط لها لذا يناضل خلال القتل محاولا مطابقة القتل الفعلي الموجود في مخيلته منذ فترة طويلة |
Abel zorlanıyor Jax. Sefertası olayı... | Open Subtitles | إنّ (إيبل)يناضل,يا(جاكس),ذلك الأمر مع صندوقِ الغداء... |
Evet daha iyi. Orijinal fotoğraflarınızı bulmak için biraz zorlanıyor. | Open Subtitles | إنها كذلك، فقط واجهت مشكلة في إيجاد صورة أصلية لك. |
Evet daha iyi. Orijinal fotoğraflarınızı bulmak için biraz zorlanıyor. | Open Subtitles | إنها كذلك، فقط واجهت مشكلة .في إيجاد صورة أصلية لك |
Yani ne zaman asansör genel bakıma girse insanlar kardiyovasküler efor sarfetmeye zorlanıyor ve iş bitene kadar bu sorunu çekmemiz gerekiyor. | Open Subtitles | لذا عندما يكون هناك شيء روتيني مثل صيانة المصاعد والناس مجبرة على بذل جهد بالقلب والأوعية الدموية وعلينا المقارنة في نهاية الوقت |
Ölüm saatini belirlemekte zorlanıyor musun? | Open Subtitles | هل تواجه مشكلة إبراز وقت الوفاة؟ |
Sen olmadan da yeterince zorlanıyor. | Open Subtitles | إنّ الأمر صعب بما يكفي عليها بدونكِ |
D'Artagnan, Kral kadın bulmakta zorlanıyor mu? | Open Subtitles | هل لدى الملك مشكله فى ايجاد النساء |
Şu an, o kötü düşüşten sonra, kalkmakta zorlanıyor gibi gözüküyor. | Open Subtitles | -يبدوأن القيام سوف يكون صعب بعد هذا السقوط المروع |
Tabii ki biliyor hayatım. Sadece bunu göstermekte biraz zorlanıyor. | Open Subtitles | بالطبع يعلم, انه فقط صعب عليه أن يظهر ذلك |
Karar vermekte zorlanıyor. | Open Subtitles | إنها تمر بوقت صعب في إتخاذ القرارات. |