"zorunda değil" - Translation from Turkish to Arabic

    • لا ينبغي أن
        
    • ليس عليه أن
        
    • لا يجب عليه
        
    • ليس عليها أن
        
    • ليست مضطرة
        
    • لا يتحتم
        
    • لايجب أن
        
    • ليس مضطراً
        
    • ليس شرطا أن
        
    • هذا لا يجب
        
    • والآن لا داعٍ أن
        
    • لا داعي لأن
        
    • لا يتوجب عليه
        
    • لا يجب أنْ
        
    • ليس مضطر
        
    İyi haber şu ki böyle olmak zorunda değil. TED الخبر الجيد هو، لا ينبغي أن يكون الأمر بهذه الطريقة.
    Saati 3 Mark'tan İngilizce dersleri vermek zorunda değil. Open Subtitles ليس عليه أن يعطي دروس في اللغة الانجليزيه من أجل 3مارك في الساعة إنه غني
    Senin gibi olmak zorunda değil. Open Subtitles ما زال لديه فرصة لا يجب عليه ان يصبح انت
    Karın bu konuda ne düşünüyor? Bunu bilmek zorunda değil. Open Subtitles حسناً، ليس عليها أن تعرف فقد نجح الأمر لـ12 عاماً
    Tabii, ama onun da konuşmama hakkı var. Cevap vermek zorunda değil. Open Subtitles بالتأكيد , ولكنها ليست كذلك ليست مضطرة للأجابة
    Hemen olmak zorunda değil tabii. Open Subtitles لا يتحتم أن تفعلي ذلك الآن بالطبع
    Hayır. Sadece söylemek istediğim, böyle olmak zorunda değil. Open Subtitles لا , أنا فقط أريد أن أقول لايجب أن تكون هذه النهايه
    Fosbury Flop yapanlar bunu yapmak zorunda değil. TED أما في شقلبة فوسبوري فهو ليس مضطراً للقيام بذلك.
    Rabdo olmak zorunda değil. Ödem aynı zamanda derin ven trombozuna bağlı da olabilir. Open Subtitles ليس شرطا أن يكون مرض تهتك العضلات يمكن أيضاً أن يكون التورم بسبب جلطة
    Ancak bu eve götüreceğimiz gerçek olmak zorunda değil. Open Subtitles بيدَ أنّها لا ينبغي أن تكون الحقيقة التي سنقولها في البلاد.
    Tabii icat olmak zorunda değil. Open Subtitles أتعلم، لا ينبغي أن تكون الفكرة اختراعاً
    Telleri vidalamak zorunda değil hatta çelik bir boru da kullanmayabilir ve bunları yapmazsa tamamiyle güvenli bir hale gelebilir ama bomba ölümcül olmaz. Open Subtitles ليس عليه أن يستخدم أغطية خيطية وليس عليه أن يستخدم حتّى أنبوباً فولاذياً وسوف تكون
    Fiziksel birşeyler olmak zorunda değil. Sadece onun yanında olmak istiyorum. Open Subtitles ليس عليه أن يكون تواصل جسدي أريد أن أكون قريبة منه وحسب
    Özgür iradesi vardır. Hiçbir şey olmak zorunda değil. Open Subtitles إن له إرادةً حرّة لا يجب عليه أن يكونَ أيّ شيء
    Ama kararını şu an vermek zorunda değil, değil mi? Open Subtitles ولكن ليس عليها أن تقرر في هذه اللحظة ، حسناً؟
    Yapmak zorunda değil. Gidip çanağı almamız yeterli olacak. Open Subtitles إنها ليست مضطرة لذلك , يمكننا الذهاب للاستيلاء عليى الصحن
    Orası sana kalmış Nash, Böyle olmak zorunda değil. Open Subtitles هذا عائد إليك، ناش! لا يتحتم أن تمر الامور بهذه الطريقة!
    Biliyorum, ölüm son olmak zorunda değil. Open Subtitles أنا أعرف أن الموت لايجب أن يكون النهاية.
    - Kendi param var yani izin vermek zorunda değil. Open Subtitles لدي مالي الخاص بي، لذا ليس مضطراً للموافقة.
    Rabdo olmak zorunda değil. Ödem aynı zamanda derin ven trombozuna bağlı da olabilir. Open Subtitles ليس شرطا أن يكون مرض تهتك العضلات يمكن أيضاً أن يكون التورم بسبب جلطة
    Bugün ya da yarın olmak zorunda değil. Open Subtitles الآن، هذا لا يجب أن يكون اليوم. أو غدًا.
    Bodrumda iki kaçak barındırdığınızı biliyorum. Kimse incinmek zorunda değil. Open Subtitles أعلم أن لديكن اثنين منشقّين بالقبو، والآن لا داعٍ أن يصاب أحد بأذى.
    Ona bunun, antika bir masa olduğunu söyleyeceğim. Nereden geldiğini bilmek zorunda değil. Open Subtitles حسناً, سأخبرها أنها طاولة عطار أثرية لا داعي لأن تعرف من أين أحضرتها؟
    Kanunu biliyorum. Bir yargıç emretmedikçe hiçbir şey yapmak zorunda değil. Open Subtitles لا يتوجب عليه فعل شئ ما لم يقول القاضي عليه ذلك
    Bak, dinle, kimsenin canı yanmak zorunda değil, tamam mı? Open Subtitles تمهل , لا يجب أنْ يتأذى أحد , حسناً ؟
    Elbette, Başkan bu şekilde söylemek zorunda değil, Connie. Open Subtitles كونى , الرئيس ليس مضطر .أن يتحدث بهذه الطريقة

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more