Eski ordu mensupları artık teslim olmak zorunda değiller. | Open Subtitles | الجنود السابقين ليس عليهم أن يسلموا أنفسهم الآن |
Etmek zorunda değiller. Onlar kanun. | Open Subtitles | ليس عليهم الموافقة على أي شيء أنهم يمثلون القانون |
Taşınmak zorunda değiller. Bir yıI daha kalabilirler. | Open Subtitles | ليس عليهم أن ينتقلوا يمكنهم أن يبقوا هنا لسنة |
"Her şeyi, hep doğru söylemek zorunda değiller ve hep doğru yapmak zorunda da değiller." | Open Subtitles | لا يجب عليهم قول أشياءاً صحيحة دائماً ويفعلون أشياءاً صحيحة |
Yeşil olmak zorunda değiller. | Open Subtitles | ليس لزاماً أن تكونا خضراوتان |
- Kes şunu ve bu kendi seçimleri, bir çocuğa Kwok demek zorunda değiller. | Open Subtitles | وهذا ليس اختيارهم (وليس عليهم بمناداة طفل بـ (كووك |
Seni bir şeyle suçlamak zorunda değiller. | Open Subtitles | ليسوا مضطرين أن يتهموك بأي شيء كيفية سريان القانون في اليابان |
Artık doktorların ve cerrahların, tümörü alırken gerçekten ne aldıklarını bilerek operasyon yaptıkları bir dünya hayal edebiliriz ve artık baş parmaklarıyla tahmin etmek zorunda değiller. | TED | و لذلك الأن يكمننا فعليا أن نتخيل عالما حيث الأطباء و الجراحون، بينما يستأصلون ورما، يعرفون ماالذي ينبغي استأصاله، و لا يضطرون بعد الأن للتخمين بإبهامهم. |
Kaloriler hakkında veya bol parti kıyafetleri içinde... nasıl görünecekleri konusunda iki kez düşünmek zorunda değiller, bu arada o elbiseleri bulmak çok zor, çünkü benim bedenimde seksi elbiseler... satan tek yer Chola Stores. | Open Subtitles | هم ليس عليهم أبداً أن يفكروا مرتين بالسعرات الحرارية أو كيف يبدون في فساتينهم للحفلات |
Henüz beyaz giymek zorunda değiller. Halen konuşabiliyorlar. | Open Subtitles | ليس عليهم أرتداء الملبس الأبيض الآن ويستطيعون الكلام |
Sanırım, artık bizi mutasyona uğratmak için fabrikalara çekmek zorunda değiller. | Open Subtitles | أعتقد، أنه ليس عليهم سحبنا للخارج لبعض المصانع كي يحولوننا بعد الأن |
Aslında tüm zaman boyunca orada olmak zorunda değiller. | Open Subtitles | في الحقيقة ليس عليهم التواجد هناك كل ذلك الوقت |
Yasal olarak, bize söylemek zorunda değiller. | Open Subtitles | قانونيا ليس عليهم ان يذكروا هذا لنا |
Replikleri ezberlemek zorunda değiller. Sıkılıyorlar. | Open Subtitles | ليس عليهم حفظ هذه الأسطر ، إنها مملة |
Bizi yemeğe çıkarmak zorunda değiller. | Open Subtitles | ليس عليهم أن يدعونا للغداء |
Ama artık öyle olmak zorunda değiller. | Open Subtitles | ولكن لا يجب عليهم أن يكونوا كذلك بعد الآن |
zorunda değiller ama... Hayatlarını zindana çevirebilirsiniz. | Open Subtitles | هم لا يجب عليهم ان يدفعوا لكن يمكن ان تجعلي حياتهم مأسوية |
Aşı için birkaç ay beklemek demek bu, onlarca yıl beklemek zorunda değiller. | Open Subtitles | هذا يعني نحن ننتظر لبضعة من أجل اللقاح, لكي لا يجب عليهم الإنتظار لعشريات. |
Yeşil olmak zorunda değiller. | Open Subtitles | ليس لزاماً أن تكونا خضراوتان |
Bize izin vermek zorunda değiller. | Open Subtitles | كوني لطيفة معهم ليسوا مضطرين ليدعوننا |
Böylelikle, eğer bir sanatçı yüzme havuzu gibi bir şeyi kullanmak isterse, sergisini yüzme havuzunda yapabilir, yani çağdaş galeri mekanının kısıtları içerisinde çalışmak zorunda değiller. Peki, nasıl inşa edeceğiz. | TED | وهذا يعني أيضا أنه إذا كان الفنان يريد غزو ما يشبه حمام السباحة يمكن أن تبدأ في القيام بمعرضهم ببركة السباحة لذلك كنت لا يضطرون للعمل دائما ضمن حدود من مساحة العرض المعاصرة لذا، كيف يمكن بناء هذا |