"zorunda kalacak" - Translation from Turkish to Arabic

    • سيضطر
        
    • سيكون عليه
        
    • سيتوجب عليها
        
    • سيضطرّ
        
    • ستضطرّ
        
    • سيكون عليها
        
    • سوف تضطر
        
    • يجب عليها
        
    • فعليه أن
        
    • عليه ان
        
    • ستضطر الآن
        
    • يجب عليه أن
        
    • وسيكون عليه أن
        
    • فسوفَ أُضطر لأن أذهب
        
    • فعليها
        
    Yani, o akbaba kocana de ki: başkasının cesedini gagalamak zorunda kalacak. Open Subtitles .. لذا، بوسعكِ إخبار زوجكِ المتوحش ذلك أنه سيضطر لانتظار جثة أخرى
    Ama nihayetinde ilk teması gerçekleştirince, türlerimiz çağ atlamak zorunda kalacak. Open Subtitles ولكن عندما نختبر أخيرا أول اتصال, سيضطر جنسنا لبلوغ سنّ الرّشد.
    O büyümek zorunda kalacak ve o bilir Babasının televizyonda kendini patlattı O Open Subtitles سيكون عليه أن يكبر و هو يعلم أن أباه فجر نفسه على التلفاز
    Önünde sonunda aşağı inmek zorunda kalacak, yoksa açılıktan ölür. Open Subtitles سيتوجب عليها النزول في وقت ما والا ستموت جوعا
    Bu yüzden şu andan itibaren, arkadaşlarının serbest bıraktıkları her ruha karşılık içlerinden biri burada kalmak zorunda kalacak. Open Subtitles مِن الآن فصاعداً، مقابل كلّ روح يحرّرها أصدقاؤك، سيضطرّ أحدهم للبقاء
    Oldukça arzulu bir plan tabii bu. Biraz beklemek zorunda kalacak. Open Subtitles تلكَ خطّة مهيبة الطموح، لكنّها ستضطرّ للانتظار.
    Anında devriye gezen erkeklerle karşılaşmak zorunda kalacak. Open Subtitles سيكون عليها أن تواجه فوراً هذه الذكور التي تقوم بدورية على طول الضفة.
    Sonra da buraya gelip hayatına yalnız devam etmek zorunda kalacak. Open Subtitles ثم قالت انها سوف تضطر إلى العودة إلى هنا ويعيش وحده.
    Eğer o çocuklar için bir baba istiyorsa, gerçek babaları bulmak zorunda kalacak. Open Subtitles إن كانت تريد أب لهؤلاء الأطفال يجب عليها أن تجد الشخص المناسب
    Babacığın seni kurtarabilmek için bedel ödemek zorunda kalacak. Open Subtitles أبيك سيضطر الى الدفع من اجل اعادتك سليمه.
    Er ya da geç bunların nereden geldiğini açıklamak zorunda kalacak. Open Subtitles نهر من الأموال القذرة يجرى هنا عاجلا أم أجلا سيضطر لشرح مصدر هذه الأموال
    Çoğu bir yuva alanı bulabilmek için millerce yürümek zorunda kalacak. Open Subtitles سيضطر العديد منهم للمشي لعدة أميال قبل أن يعثروا على مكان للتعشيش
    Kristi'yi gördükten sonra sanırım Mordor gevşek meme uçlarıyla kilidi kendisi açmak zorunda kalacak. Open Subtitles حسناً بعد لقائي بكرستي يبدو أن موردور سيضطر لستعمال قفل وحلمات مترهله
    Onunla dövüşürsen, sana da diğer rakiplerine davrandığı gibi davranmak zorunda kalacak. Open Subtitles لو أنك قمت بمنازلته، سيضطر الى معاملتك كما يفعل مع أي خصم آخر
    Nimitz karşı koymak zorunda kalacak. Open Subtitles نيميتز سيجبر على الخضوع سيكون عليه الحفاظ على توازن اسطوله
    Sonra da birimizin yanına taşınmak zorunda kalacak, muhtemelen de senin yanına. Open Subtitles سيتوجب عليها ان تعود إلى أحد منا انت على الارجح
    Bebek oğluna ulaşıp ona musallat olmanın tek yolu bu demek istiyorsun yani. Görünen o ki Bay Keskin Çeneli'nin oğlu o sıkıcı uyku öncesi hikayeler olmadan uyumak zorunda kalacak. Open Subtitles يبدو أنّ ابن الرجل مقدود الذقن سيضطرّ للخلود للسرير دون ما أراها قصص ما قبل النوم الرهيبة
    Bakın tek yapmamız gereken Stefan'ı buraya getirmek, Rayna da onu takip etmek zorunda kalacak. Open Subtitles ما علينا إلّا جلب (ستيفان) لهنا، و(رينا) ستضطرّ لاتّباعه.
    - Yani beni seçmek zorunda kalacak. - Şaka yapıyorsun değil mi? Open Subtitles لذا سيكون عليها أن تختارني أنت تمزحين، أليس كذلك؟
    Eğer oraya gönderemezsek Wellesley Hill'e gitmek zorunda kalacak. Open Subtitles اذا لم نقدر على ارسالها الى هناك هي سوف تضطر للذهاب على وليسلي هيل
    - ...zorunda kalacak bu arada. Open Subtitles اوه , الامن الوطني يجب عليها او توفي لي.
    Eğer birisi Missy'nin Follop Tüpü'ne girmek isterse cesedimi çiğnemek zorunda kalacak. Open Subtitles إذا أراد أحد أن يصل لقناة فالوب فعليه أن يمر من خلالي
    Biz de büyük miktarda para yatıracağız ve Ben de ödemek zorunda kalacak. Open Subtitles , لقد قمنا بالمراهنة بشكل كبير . و بين يجب عليه ان يدفع
    Aynen tahmin ettiğim gibi, gece orada kalmak zorunda kalacak. Open Subtitles ستضطر الآن لقضاء الليلة هناك كما توقعت بالضبط
    Piç. Yok, iyi. Şerif bunu gördüğünde bir şey yapmak zorunda kalacak. Open Subtitles كلا، هذا جيّد، عندما الشريف يرى هذا، يجب عليه أن يفعل شيئًا.
    O saldırıyı tekrar ve tekrar yaşamak zorunda kalacak. Open Subtitles وسيكون عليه أن يتذكر الهجوم مراراً وتكراراً.
    Şayet çıktığında o güzel şartlı tahliye memurunu görmezsen ben senin o güzel küçük kızını görmek zorunda kalacak ve bu canavarı iliklerine kadar hissetmesini sağlayacağım. Open Subtitles إن لن تذهب وترى ضابطة المُراقبة الجميلة تلك فسوفَ أُضطر لأن أذهب وأرى أبنتك وأغتصبها
    Eğer hayatta kalırsa, son dört kızla savaşmak zorunda kalacak. Open Subtitles اذا نجت ، فعليها ان تقاتل الاربع الفتيات الاخيره

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more