Gwen ile konuşabilmek için duruşmaya ara verilmesini beklemek zorunda kalmıştım. | Open Subtitles | عندما وصلت الى المحكمة اضطررت الى انتظار استراحة في المحاكمة لمحادثة غوين |
Babam benim arabamı elden çıkardığında bekaretimi bir motosikletin arkasında kaybetmek zorunda kalmıştım. | Open Subtitles | عندما نزع والدي سيّارتي، اضطررت لفقدان عذريتي فوق دراجة نارية |
Vay canına, en son gözlerim bağlandığında garip maskeli baloda piyano çalmak zorunda kalmıştım. | Open Subtitles | يا إلهي ، آخر مرة كنت معصوب العينين فيها كانت عندما اضطررت أن أعزف البيانو في حفلة تنكرية غريبة |
En son böyle söylediğinde yeni oyun konsolu almak zorunda kalmıştım. | Open Subtitles | آخر مرة كنت قلت ذلك ، واضطررت الى شراء تعزية لعبة جديدة. |
Yağmacıları engellemek için, bütün gece o yıkıntıda yatmak zorunda kalmıştım. | Open Subtitles | توجب علي البقاء بين حطام المنزل لأبعد من يريد أن يسرق من ما تبقى |
Sonra normal görünsün diye duvarlardan birini kırmızıya boyamak zorunda kalmıştım. | Open Subtitles | وأنا كان لا بُدَّ أنْ أَصْبغَ الحائطَ ثانياً أحمرَ لجَعْله يَبْدو طبيعيَ؟ أليس كذلك؟ لقد كَانَ. |
Birkaç kez onu binadan uzaklaştırmak zorunda kalmıştım. | Open Subtitles | اضطررتُ إلى مرافقته خارج المبنى بضعة مرّات |
Babama senin gey olmadığını anlatmak zorunda kalmıştım. | Open Subtitles | اضطريت ان اشرح لأبي انك ليس بشاذ. |
Her gece bilgisayarda görüşmemiz gerekiyor dediğinde biraz çatlak olduğunu anlamıştım ama son sevgilim yüzünden polis aramak zorunda kalmıştım. | Open Subtitles | كنت أعرف أنك مجنون قليلاً عندما قلت أن علينا أن نلتقي على الحاسوب كل ليلة، لكن اضطررت إبلاغ الشرطة عن صديقي السابق |
Ancak tam bir açıklama için bir keresinde otobüste giderken aşırı sıcaktan fenalık geçiren yaşlı bir rahibeye suni teneffüs yapmak zorunda kalmıştım. | Open Subtitles | لكن من أجل اللمّ الشامل لقد كنت مرة في حافلة و اضطررت لإعطاء إنعاش فم لـ فم |
Kilisedeki nefret ettiğim bir kadınla gitmek zorunda kalmıştım. | Open Subtitles | اضطررت للذهاب مع امرأة من الكنيسة و التيأكرهها |
Orduya katıldığım zaman 16 yaşındaydım. Yaşım hakkında yalan söylemek zorunda kalmıştım. | Open Subtitles | كنت في الـ16 عندما تطوعت في الجيش اضطررت لتزوير سني وقتها |
Ona yalan söylemem şu ana dek yaptığım en zor şeydi fakat hiçbir şüphe kalmaması için yapmak zorunda kalmıştım. | Open Subtitles | الكذب عليها كان اصعب شئ اضطررت الى فعله ولكن لازيل الشكوك كان لابد ان افعل هذا |
Son sefer bu masada otururkenki kabalığın nedeniyle özür dilemek zorunda kalmıştım. | Open Subtitles | اضطررت لاختلاق الأعذار لوقاحتك المرة الماضية |
Bir keresinde, birisi kamyon altında kalmamı istediği için "kamyon" kelimesini engellemek zorunda kalmıştım. | TED | اضطررت مرة إلى وضع كلمة "شاحنة" في قائمة الحظر لدي لأن شخصاً ما دعا أن تدهسني شاحنة. |
Neredeyse kendimi kucağına atmak zorunda kalmıştım. | Open Subtitles | اضطررت "عملياً" أن ألقي بنفسي عليك. أتذكر ذلك. |
Sonra kürekle öldürmek zorunda kalmıştım, tam bir saatimi aldı. | Open Subtitles | اضطررت لقتله بجاروف استغرق الأمر ساعة |
Bana arabanla çarpmıştın da bütün yaz dizlik takmak zorunda kalmıştım. | Open Subtitles | لقد صدمتني بسيارتك واضطررت لارتداء دعامة لقدمي طوال الصيف |
Evet, uzun zaman önceydi ve ben o kıyafeti giymek zorunda kalmıştım. | Open Subtitles | إنّها متاحة، كان ذلك قبل فترة طويلة، واضطررت لارتداء تلك البدلة. |
Okuldayken bu ayyaşların çoğu eserini okumak zorunda kalmıştım. | Open Subtitles | توجب علي دراسة معظم اعمال هؤلاء السكارى في المرحلة الثانوية |
Onu alıp eve getirmek zorunda kalmıştım. | Open Subtitles | أنا كان لا بُدَّ أنْ أَذْهبَ إختيارَها فوق ويَجْلبُ بيتَها. |
Sen hapse girmeyesin diye adama avukatının önünde vurmak zorunda kalmıştım. | Open Subtitles | اضطررتُ للكم الرجل أمام مُحاميه لأبقيك خارج السجن. |
Kitap kulübüne katılmak zorunda kalmıştım. | Open Subtitles | اضطريت ان انضم لنادي كتاب! |