Çünkü, ablamın da dediği gibi, atış en iyi yaptığım iş. | Open Subtitles | لانه كما قما قالت اختي، التصويب هو ما أجيده |
Belli bir fiyakası olmasını sağlayacağım. Benim iyi yaptığım şey budur, iş değil. | Open Subtitles | سوف أتأكد ان كانت لها مهارة معينة هذا ما أجيده,ليس العمل,ليس العمل |
Yaptım çünkü bunda iyiyim bunu daha önce fark edemediğin için de sana da siktir! | Open Subtitles | إننى أفعل ذلك لأننى أجيده و تباً لك لأنك لم تلحظ ذلك قبلاً |
Böylece, araştırmaya başladım. Yapmayı bildiğim tek şey de bu zaten Araştırmaya koyuldum. | TED | إذن، بدأت البحث، هذا كل ما أجيده. |
yapabildiğim En iyi şey, insanları kızdırmak ama bunu yapmama bile izin vermiyor. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي أجيده هو إغضاب الناس و لا يسمحون لي فعل هذا |
Evet olur. İyi olduğum bir şey varsa o da insanları neşelendirmek. | Open Subtitles | بالطبع هذا هو الشيء الوحيد الذي أجيده هو جلب البهجة للناس |
En iyi yaptığım şey budur. | Open Subtitles | هذا ما أجيده سوف أعطيبك 15 دقيقة لتتصل بي ثانية |
Ama iyi yaptığım tek şey bu ve bunu yapmam gerekiyor. | Open Subtitles | لكنه الشيء الذي أجيده وهو ما يجب عليّ فعله |
Hayatımda ilk kez, iyi yaptığım bir şey buldum. | Open Subtitles | لمرة في حياتي وجدت أخيراً شئ أجيده حقاً |
Bilmiyorum. Sadece imlada iyiyim. | Open Subtitles | الشئ الوحيد الذي أجيده هو التهجئة |
Şimdi, ben hangi konuda iyiyim? | Open Subtitles | الآن، ماهو الشئ الذي أجيده انا؟ |
Hangi konuda iyiyim, hangi konuda iyi değilim? | Open Subtitles | ماذا أجيد ؟ ما الذي لا أجيده ؟ |
Kızma! Evet. Bir tek bildiğim şey var. | Open Subtitles | لو لم يكن هنالك سوى شيء وحيد أجيده |
Bir tek bildiğim bu. | Open Subtitles | هذا هو الشيء الوحيد الذي أجيده |
Profesör, okul benim bildiğim iyi olduğum şey | Open Subtitles | يا أستاذ, الدراسة هي ما أعرفه وما أجيده |
Bırakmıyorum. Tek yapabildiğim şey bu. Ama acil para kazanmak zorundayım. | Open Subtitles | لا لن أتركه ، إنه الشىء الوحيد الذى أجيده ولكن على أن أكسب الكثير من المال سريعاً |
Tek yapabildiğim şey, güzel konuşabilmek. | Open Subtitles | الشيىء الوحيد الذى أجيده هو الكلام |
İyi yapabildiğim tek şey buydu. | Open Subtitles | وقد كان هذا الشئ الوحيد الذي أجيده |
Notlarımla gerçekten iyi olduğum bir şeyi yapmaya çok yakınım. | Open Subtitles | بدرجاتي , أنا قريب لكي أكون غير مؤهل لفعل الشئ الوحيد الذي أجيده |
Çünkü tek işe yarayacağım konu bu gibi görünüyor. | Open Subtitles | لأنه يبدو أن هذا هو الشئ الوحيد الذي أجيده |
Ne yani, artık sadece bu işe mi yarıyorum, bebek bakıcılığı ve çakış için mi? | Open Subtitles | حسنٌ، هذا ما أجيده الآن رعاية الأطفال الاستجابة لنداء الجنس ؟ |