Bunun yerine, diğer birçok insanın da hikayelerini anlatabilmelerini sağlayacak araçlar ortaya atmayla ilgileniyorum, dünya üzerindeki tüm insanlar yani. | TED | بدلاً عن ذلك، أنا مهتم ببناء أدوات تسمح لعدد كبير من الناس الآخرين ليرووا قصصهم، ناس من كل أنحاء العالم. |
Kamuflaj giymişlerdi ve avcılık malzemeleri vardı. | TED | كانوا يرتدون أزياء تمويه ولديهم أدوات صيد. |
Çünkü hepimiz üretim ve dizayn için kalkülüs araçları kullanıyoruz. | TED | ذلك لأننا جميعا نستخدم أدوات حساب التفاضل والتكامل للتصنيع والتصميم. |
Daha sonra bu uzun, ince aleti ve bir kamerayı sokar, ve bu işlemi hastanın içinde uygular. | TED | ثم يتم إدخال أدوات طويلة ونحيفة مع كاميرا وفي الحقيقة تجرى العلمية داخل المريض |
Umarım Lord Voldemort'un eski okul eşyaları bir daha masum çocukların eline geçmez. | Open Subtitles | نأمل ألا يقع المزيد من أدوات اللورد فولديمورت المدرسية القديمة بين أيد بريئة |
Çatı malzemesi gelmedi, işe önden başlamamız gerekti. | Open Subtitles | أدوات السقف لم تأتي بعد، لذا بدأنا بالواجهة. |
Şimdiden ikinizi çatal bıçak takımı veya yastık seçerken hayal etmeye başlamıştır bile. | Open Subtitles | إنه بالفعل يتخيل كلاكما وأنتما تمشيان بالمهد تختارون أدوات الطاولة و تلقون بالوسادات |
Mars Rover gibi araçlar yaparak vizyonumuzu genişletip ulaşabildiğimiz mesafeleri artırdık. | TED | لقد بنينا أدوات كمارس روفر لكي نوسع نظرنا ونمدد مدى وصولنا. |
Ne yazık ki doğal uyku sağlamayan riskli araçlar mevcut. | TED | إنها أدوات عديمة الجدوى للأسف لا تؤدي إلى نوم عميق. |
Çizim malzemeleri istiyorum, ve eczaneden bazı şeyler gerekli. | Open Subtitles | ، أريد بعض أدوات الرسم وأحتاج أشياء من الصيدلية |
Herhangi bir ofis malzemeleri firması senin için yapabilir. | Open Subtitles | أي شركة أدوات مكتبية يمكنها تصنيع ذلك من أجلك. |
Sadece biz insanların bu araçları kullanacak kadar zeki olduğumuzu düşünürdüm. | Open Subtitles | اعتدنا الاعتقاد أن البشر وحدهم ماهرون بما يكفي لاستعمال أدوات كهذه. |
Nörolojinin modern araçları orada olup bitenlerin roket biliminden aşağı kalır yanı olmadığını gösteriyor. | TED | إن أدوات علم الأعصاب الحديثة توضح لنا بأن ما يجري داخل دماغها وهذا لا يقل أهمية عن علم الصواريخ. |
Chris buraya gelip lavın bir diğer tarafında çalışabilir, ben buralarda oynarken. Yeni bir şekil verme aleti hayal edebilirsiniz, | TED | بإمكان كريس أن يتفاعل مع جزء آخر من الحمم وأنا أقوم بنوع من الالتفاف عليه هنا يمكنك أن تتخيل نوع جديد من أدوات النحت |
Todd'un bana maaşımıda ödemeyeceğini düşünürsek Kızım! Ofisteki tüm eşyaları almışsın. | Open Subtitles | وبما أن تود لم يقم بتسليم راتبي أخذتي كل أدوات المكتب |
Spor malzemesi dükkânı, caddenin karşısında. | Open Subtitles | متجر أدوات رياضية في الطرف المقابل من الشارع |
Tabii böyle harika bir masa takımı alabilselerdi. | Open Subtitles | لو استطاعوا أن يحصلوا على أدوات مكتبية رائعة كهذه |
Onlara verdiğimiz, yıllarca çalışıp emek harcayarak kullanımını öğrenebilecekleri aletler değil. | TED | فنحن لن نعطيهم أدوات يتوجب عليهم دراستها لسنوات من أجل استخدامها |
Bu yüzden bilinçli dinlemenizi geliştirmek için, yanınızda götürebileceğiniz beş basit egzersizi veya aracı sizinle paylaşmak isterim. Ne dersiniz? | TED | لذا أريد ان اتشارك معكم بخمسة تمارين أو أدوات يمكنكم ان تستخدموها من اجل تحسين الانصات الواعي هل تريدون هذا ؟ |
İyi fikir. Çarşamba günü kamp malzemelerini alacağız. | Open Subtitles | فكرة جيدة ، أنا وبارى سنجهز أدوات الخيام يوم الأربعاء |
Dinleme cihazı taramalarının çoğunu atlatır ve üç mil menzili var. | Open Subtitles | إنه يتفلت من معظم أدوات الفحص، وينقل من مسافة 3 أميال. |
Uh, hayır, hayır, çünkü bu sadece ikinci sınıf malzeme. | Open Subtitles | لا، لا، لأن هذه مجرد أدوات الوحدة الثانية؟ |
Denedim, ama telefonlar daha çalışmıyor. Peki, eşyalarını koy da gel bana yardımcı ol. | Open Subtitles | حسناً، أحضري أدوات الصيد وتعالي لتساعديني في الخارج |
Bu kızgınlık ve hüsran hislerinden arınmak için bazı basit gevşeme araçlarını öğreniyoruz. | Open Subtitles | نحن على وشك أن نتعلم بعض أدوات الاسترخاء البسيطة لتهدئة مشاعر الأحباط والغضب |
- Sonra anı eşyası alıyor. - Sen neden bahsediyorsun? | Open Subtitles | ثم يأخذ أدوات كجائزته ما الذي تتحدث عنه ؟ |