Ve onunla işleri bittiğinde, kulakları paramparça olmuştu. | Open Subtitles | وحينما انتهوا من أمره، كانت كلتا أذنيه ممزقتان إرباً |
Ve oyun kurucu olarak... 98 santimetrelik, kulakları da eklerseniz 1,20'lik boyu ile... | Open Subtitles | وفى الدفاع طوله ثلاثة أقدام أو أربعة إذا أحتسبنا أذنيه |
Bir kadın giysiliyken, kendisini savunmak için ellerini ayaklarını kullandığında erkeğin burnunu, gözlerini, kulaklarını ve yüzünü tırmalar. | Open Subtitles | عندما تحرك المرأة يديها وأرجلها لتنقذ نفسها فهى تجرح أنف الرجل أو عينيه أو أذنيه أو وجهه |
Eğer gözlerini böyle kapadıysa, kulaklarını kapatamamış demektir. | Open Subtitles | ولكن تغطية عينيه بهذا الشكل تعني بأنه لم يكن بإمكانه تغطية أذنيه |
Senin görevin ona tatlı olduğunu ve kulağını temizlemesini söylemek. | Open Subtitles | عمـلك أن تقولي لـه أنه جميل و أن ينظف أذنيه |
Kanaması vardı gözlerinden, kulaklarından, burnundan hepsi bu. | Open Subtitles | جسناً, كان يدمي منعينيه,و أذنيه,وأنفه , هذا كل شئ |
Köşeye oturtur kulaklarına donut bile takabilirsin. | Open Subtitles | يمكنك أن تضعيه في زاوية وتعلّقي الكعكات من أذنيه. |
- Bu adamın sol yanağında yara izi var. Bunun ise iki kulağı da piercingi var. | Open Subtitles | هذا الشاب لديه الآن جرح على خده الأيمن ، وهذا مطعون بالسكين في أذنيه |
Evet, bu kulaklarla onu ancak bir anne sevebilir. Kulaklarının nesi varmış? | Open Subtitles | أمه فقط ممكن تحبه بتلك الأذنين ما مسألة أذنيه ؟ |
Kuyruğu bacaklarının arasına gider ve cinsel organlarını örter, kulakları düşer. | Open Subtitles | يدخل ذيله بين رجليه مغطيّاً أعضائه التناسليّة و يخفض أذنيه |
Tiny çok kötü yandı, kulakları ve derisinin çoğu yok oldu. | Open Subtitles | لكن تاينى أحترق بشكل سئ أذنيه تدمرت كلها ومعظم جلده |
kulakları nasıldı.Dikkat çekecek kadar büyük müydü? | Open Subtitles | ماذا عن أذنيه ؟ هل كانتا كبيرتان بشكل خاص؟ |
Babam annemin sesini duyduğu zaman kulaklarını söküp, bir daha görmemek için de.. | Open Subtitles | تجعله يريد تمزيق أذنيه و تخيطهم على عينيه |
Partnerleriniz omuzlarınıza masaj yaparken siz de onun kulaklarını ovuşturun. | Open Subtitles | بينما ينزل شريكك لكتفيك، فمدّي يديك والمسي أذنيه. |
Anuk'u okulda izliyor olsam gürültü azaltıcı kulaklıklar ve ses izleme sez sızdırmayan odaların yerini alırdı ve kulaklarını muayene etmek için de mikroskop yerine telefon adaptörü kullanırdım. | TED | إذا كنت أقوم بفحص أنوك في المدرسة، فالسماعات التي تعمل على رصد وتخفيف الضجيج ستحل محل غرفة عازلة للصوت، وسأستعمل محول هاتف عوض مجهر لفحض أذنيه. |
kulağını deldiren erkek hiç tanımıyorum çünkü ben özel okula gittim. | Open Subtitles | حسنا, أنا لا أعرف أي شخص لديه ثقب في أذنيه لأني إلتحقت بمدرسة أهلية |
kulaklarından kıllar fışkırdığı düşünülürse, bu tuhaf. | Open Subtitles | وذلك غريب، بإعتبار إن لديه شعر ينمو من أذنيه |
O sana güvenmeden onun kulaklarına dokunamazsın. | Open Subtitles | لا يمكنك لمس أذنيه إلا إذا كان يثق بك. هل أنت بخير؟ |
Yani kulağı delik birilerini arıyorduysan korkarım yanlış yere geldin. | Open Subtitles | فلو كنت تبحث عن شخص أذنيه على الأرض أخشى أنك جئت المكان الخاطئ |
Bir zamanlar Kulaklarının arkasına sandal ağacı takan bir erkek arkadaşım vardı. | Open Subtitles | كان لدي صديق حميم ,كان يرتدي الصندل خلف أذنيه |
kulak deliğin yokmuş gibi yapacaksın. | Open Subtitles | ستكونن بمثابة من لايملك ثقوب في أذنيه |
Gerçi şaşırmadım, kulağında da bir sürü tüy uzamış. | Open Subtitles | وذلك غريب، بإعتبار إن لديه شعر ينمو من أذنيه |
Onu ciğerlerine çeker, kulaklarında yuvalandırırdı. | Open Subtitles | وكان يتنفس منها وبها وكانت تسكن حتى بأعماق أذنيه |
Sen onun kulağına fısıldayınca ben gergin oluyorum ne söyleyeceksen sesli söyle. | Open Subtitles | . أنا أثوتر عندما تهمس في أذنيه . قل أي شيء تريده علناً ، سوف لن أثوتر |
Her bir kulağının üzerinde bir dilim pastırma varmış kravat yerine boynunda 2.5 metrelik bir yılan asılıymış. | Open Subtitles | فوق كل أُذن من أذنيه ، توجد قطعة من لحم الخنزير و حول عنقه ثعبان بطول ثمانية أقدام كربطة عنق |
Hepsi gerçekleşiyor. Neden Kulaklarındaki kanama durmuyor? | Open Subtitles | سيتحقق كل ذلك لماذا لا تتوقف أذنيه عن النزف؟ |