Ama reddetmek zorunda kaldığım bir teklifte bulundu. İyi. | Open Subtitles | قدمت له أفضل عرض عندي لكنه قدم عرضاً لابد أن أرفضه |
Efendim, teklifiniz beni onurlandırdı, ama korkarım reddetmek zorundayım. | Open Subtitles | سيدي، يشرفني عرضك تماماً لكن أخشى أنه يجب أن أرفضه |
Efendim, teklifiniz beni onurlandırdı, ama korkarım reddetmek zorundayım. | Open Subtitles | سيدي، يشرفني عرضك تماماً لكن أخشى أنه يجب أن أرفضه |
Reddediyorum, tamam mı? Annem de reddedene kadar | Open Subtitles | أرفضه إلى أن ترفضه هي أيضاً |
Tüm saygımla bunu Reddediyorum! | Open Subtitles | و أنا بإحترام أرفضه |
Satmak için çaldım Gece Uluyanlar'ı. Reddedemeyeceğim bir şey teklif ettiler: | Open Subtitles | سرقت "عاويات الليل" لأتمكن من بيعها عرضوا عليّ مالا أرفضه : |
Bu bir rüşvetse reddetmek durumunda kalacağım. | Open Subtitles | إن كان رشوة، فإني أرفضه بأدب |
reddetmek zorundayım. | Open Subtitles | يجب أن أرفضه |