Bu, harika olacağını düşündüğünüz ve insanların harika şeyler yapmasını sağlayan şeyleri yapan veya yaratan herkes için bir sorun. | TED | إنّه أمر يهمُّ أي شخص يبني أو يبدع شيئاً قد تظنه سيصبح رائعاً وسيمكّن الناس من عمل أشياءَ عظيمة. |
Hayatında gördüğü şiddeti hakedecek şeyler yaptı şeytani şeyler. | Open Subtitles | كان هناك أشياءَ في حياتِه التي يُمْكِنُ أَنْ تفسّرَ العنفَ لة.. أشياء شريرة |
Eşiniz ve sizin hakkınızda çok güzel şeyler söylemişti size minnettardı. | Open Subtitles | قالتْ أشياءَ رائعةَ عنك وزوجكَ كَمْ كَانتْ ممتنه |
Ama sadece benim gördüğüm şeyleri gösterebilirim. | Open Subtitles | لَكنِّي يُمْكِنُ أَنْ أريك أشياءَ اللي أنا شفتها لوحدي |
O gerçek bir sorun. Korkunç şeyler yapıyor. Çok korkunç şeyler. | Open Subtitles | إنهُ مشكلة حقيقية إنهُ يَعمَلُ أشياءَ فظيعةَ أبي يَكْرهُه ، زوجتي تَكْرهُه |
Hikâyeler anlat. Kütüphanede ne gördüğümüzü hatırlamak zorunda kalmayacağımız bir şeyler anlat. | Open Subtitles | أخبرْنا أشياءَ لذا نحن ليس من الضروري أن نتذكّرْ ما رَأينَا في المكتبةِ. |
Öyle kızları var ki adı koyulmamış şeyler yapıyorlar. | Open Subtitles | حَصلوا على البناتِ الذي يَعملونَ أشياءَ هناك لَيسَ حتى أسماءَ ل. |
...sende onu aynı şekilde cezbeden başka şeyler de bulacaktı. | Open Subtitles | هي لَرُبَّمَا وَجدتْ أشياءَ أخرى بأنَّ هي تُقدّرُ عنك كما كثير. |
Gelecekteki hali bir şeyler söylemekten korkacak çünkü bu hem o hem de kardeşleri için işleri kötüleştirebilir. | Open Subtitles | نفسها المستقبلي سَيَكُونُ خائف جداً لأنْ أيّ شئ رأي الذي قَدْ يَجْعلُ أشياءَ أسوأَ لها وأخواتِها. |
Senden sakladığı başka şeyler de vardı, değil mi? | Open Subtitles | كان هناك أشياءَ أخرى هو كَانَ إختفاء منك، ألَيستْ هناك؟ |
Onunla daha önce kimsenin yapmadığı şeyler yaptım. | Open Subtitles | أنا فعَلتُ أشياءَ مَعها لم يفعلها أحدَ أبداً |
Jim, kadın bana öyle şeyler söyledi ki... bu dava hakkında bunları bilmesi imkansız. | Open Subtitles | جيِم، أخبرتْني أشياءَ بأنّها لا تَستطيعُ أَنْ تَعْرفَ من المحتمل حول هذه الحالةِ. |
Bir köpeğin asla yapmaması gereken şeyler yaptım. | Open Subtitles | أنا عَمِلتُ أشياءَ لا كلبَ يَجِبُ أَنْ يَعمَلُ. |
Keder insanlara tuhaf şeyler yaptırıyor, değil mi? | Open Subtitles | الحزن يَعمَلُ أشياءَ غريبةَ للناس أليس كذلك؟ |
Yani hayatınızda bir şeyler yapabilirler mi? | Open Subtitles | أعني، هل بإمكانها أن تُحدثَ أشياءَ في حياتك؟ |
Kasaya gittim ve arabamda fazladan şeyler vardı benim oraya koymadığım, nefret ettiğim şeyler. | Open Subtitles | وكان كلُّ شيءٍ طبيعياً ووصلتُ إلى الصندوق فوجدتُ أشياءَ كثيرةً إضافيّةً في عربتي |
Pekala, ben gideyim ve sizlerde arkamdan korkunç şeyler söyleyin. | Open Subtitles | حسناً، سأغادر لتتمكّنوا من قول أشياءَ فظيعةٍ عنّي. |
İnsanlara gördüğüm kötü şeyleri genellikle söylemem, ama hissedebildiğim tehlike çok kuvvetli. | Open Subtitles | أنا لا أُخبرُ الناسَ عادة عندما أَرى أشياءَ سيئةَ لكن الخطرَ قويُ جداً أنا يُمْكِنُ أَنْ أَحسَّه. |
Keşke bazı şeyleri farklı yapmış olsaydım. | Open Subtitles | أَتمنّى لو كان بالامكان أنْ أَعْملَ أشياءَ مختلفةَ، حسنا؟ صدقني. |
Bu tarz şeyleri bana söyleyince, beni geriyor. | Open Subtitles | انظر،عندما يَقُولُ أشياءَ مثل الذي قالها،فهي تجعلُني مُتَلَهِّفة. |