| Çoğu ergenin, anneleriyle zaman geçirmek istemediğini biliyorum, ama Chris daima onun En iyi arkadaşı olduğumu söylerdi. | Open Subtitles | أنا على دراية بأن معظم المراهقين لا يودون قضاء الوقت مع أمهاتهم لكن كريس لطالما أخبرني أنني أعز أصدقائه |
| Şu anda, evrendeki En iyi arkadaşı benim. | Open Subtitles | في هذه اللحظة، أنا أعز أصدقائه في مكانٍ بالكون. |
| en iyi arkadaşının çıktığı kadınların kendisi gibi olduğunu duydum. | Open Subtitles | سمعت أنه يجعل أعز أصدقائه يواعد نساءاً يشبهنه تماماً. |
| Cambridge'deki en iyi arkadaşıyla kaçmıştı. | Open Subtitles | لقد هربت مع أعز أصدقائه منذ أيام الدراسة بكامبريدج |
| Ağabeyim gerçekten öldüyse, artık onun en iyi dostu değilsin demektir. | Open Subtitles | إذا كان أخى ميتاً حقاً إذن ، فأنت لم تعد أعز أصدقائه |
| En iyi dostunu reçete defterini çalıp kariyerini tehlikeye atmaz. | Open Subtitles | لن يشرق دفتر أعز أصدقائه و يخاطر بوظيفته |
| Ve sosyal bozukluğa sahip en yakın arkadaşı azılı rakibi; | Open Subtitles | و أعز أصدقائه المختل إجتماعياً الذي تحول لعدوه اللدود |
| En yakın dostu, Charles Bingley. | Open Subtitles | أعز أصدقائه (تشارلز بينجلي) |
| - Ben yanlış bir şey yapmadım. - En iyi arkadaşı ile çıkıyorsun! | Open Subtitles | لم أفعل أي شيء خاطىء - أنت تواعدين أعز أصدقائه - |
| Clarence senden baya bahsetti. Senin En iyi arkadaşı olduğunu söyledi. | Open Subtitles | كلارنس) أخبرني عنك، يقول أنك أعز أصدقائه) |
| Ve En iyi arkadaşı Homer ona şans dilemek için her an gözükebilir. Hadi bir bakalım. | Open Subtitles | وقد يزوره أعز أصدقائه (هومر) ليتمنى له الحظ، لنلقي نظرة. |
| En iyi arkadaşı bir düelloda öldürülüyor | Open Subtitles | أعز أصدقائه قتل في المبارزة... |
| Birisi, asla... en iyi arkadaşının karısına aşık olmamalı. | Open Subtitles | يجب على الرجُل ألّا يقع في حب زوجة أعز أصدقائه أبداً |
| Fakat onun en iyi arkadaşının kardeşi Nevada'da kürek çekerken öldü. | Open Subtitles | لكن شقيق أعز أصدقائه يواجه الموت الآن في نيفادا |
| en iyi arkadaşıyla barıştı, metresini terk etti, bir vergi müfettişiyle yüzleşti! | Open Subtitles | تحالف مع أعز أصدقائه ، ترك عشيقته ، واجه مدقق ضرائب! |
| en iyi arkadaşıyla zaman geçirmek istiyordu. | Open Subtitles | أراد أن يقضى بعض الوقت مع أعز أصدقائه |
| En eski ve en iyi dostu. Birlikte yavrukurt olmuşlar. | Open Subtitles | إنها من أعز أصدقائه كانا بفريق الكشافة معاً |
| Ağabeyim gerçekten öldüyse, artık onun en iyi dostu değilsin demektir. | Open Subtitles | إذا كان أخى ميتاً حقاً إذن ، فأنت لم تعد أعز أصدقائه |
| En iyi dostunu reçete defterini çalıp kariyerini tehlikeye atmaz. | Open Subtitles | لن يشرق دفتر أعز أصدقائه و يخاطر بوظيفته |
| En iyi dostunu kontrol etmek için Chloe'yi yarattı. | Open Subtitles | إبتكر (كلوي) من أجل السيطرة على أعز أصدقائه. |
| - en yakın arkadaşı balondu. | Open Subtitles | أعز أصدقائه كانت بالونة - فالننتظر بضع دقائق - |
| Yanımda en yakın arkadaşı Troy'a veda hediyesi olarak okul çapında "Yakıcı Lavlar" oyunu düzenleyeceğini bildiren Abed Nadir var. | Open Subtitles | (أنا هنا مع (عابد نادر الذي إختار أن يعطي أعز أصدقائه هدية وداع خاصة جداً |
| En yakın dostu, Charles Bingley. | Open Subtitles | أعز أصدقائه (تشارلز بينجلي) |
| Ona göre en yakın arkadaşını kaybetmek suçlu iadesine son vermek için ödemesi gereken bir bedeldi. | Open Subtitles | في رأيه فقدان أعز أصدقائه كان دين عليه تسديده لهزيمة إتفاقية التسليم |
| Lise aşkı adamın en yakın arkadaşıyla evlenmiş. | Open Subtitles | حبيبة أيام الثانوية متزوجة من أعز أصدقائه |