Bu ilk defa yazdığım bir şeyi tekrar okuyabildiğim anlamına geliyordu. | TED | يعني هذا ، أنه وللمرة الأولى، يمكنني قراءة ما قد أكتبه. |
Ben de bu iki bilinmezin derinine inmeye başladım, yazdığım kitap için dünyanın dört bir yanına büyük bir yolculuğa çıktım. 65 bin km seyahat ettim. | TED | ولكي أصل إلى جذور وأسباب هاتين المشكلتين، ومن أجل كتاب كنت أكتبه حول ذلك، قررت الذهاب في رحلة كبيرة حول العالم. وسافرت لأكثر من 40000 ميلًا، |
yazmamı istediğin şeyi söylüyorsun. En başından beri yaptığın şey bu. | Open Subtitles | أنت تخبرني بما تريدني أن أكتبه وهذا ما كنت تفعله منذ البداية |
Telefona neden mi yazıyorum? Aldırmayın, nasılsa öğreneceksiniz. | Open Subtitles | لماذا أكتبه على الجوال لاتهتم سأجد طريقة وأعلمك |
- Elbette. - Bir şeyler Yaz. Shakspeare olmana gerek yok. | Open Subtitles | ـ بالتأكيد ـ أكتبه لا تقومى بدور شكسبير |
Yasalarımı onların kalplerine işleyeceğim ve yasaları onların kafalarına yazacağım. | Open Subtitles | " و سوف أضع تشريعى فى قلوبهم " " و سوف أكتبه فى عقولهم " |
Ayrıca, yazmak istediğim şeyi oturup yazmam için bana bir fırsat verecek. | Open Subtitles | بالإضافة أن تلك الرحلة ستعطيني فرصة لأكتب ما يريدني الناس أن أكتبه |
Ben bir yazarım. Yazılarım için insanları kullanırım. | Open Subtitles | أنا كاتبه أنتفع بالناس من أجل ما أكتبه |
Sana numaramı vereyim ve senin için şuraya yazayım, oldu mu? | Open Subtitles | يمكنني إعطاؤك رقم هاتفي سوف أكتبه لك هنا، حسناً؟ |
Aslında, bu yazdığım kitabında adı. | Open Subtitles | في الحقيقة، هذا هو عنوان الكتاب الذي أكتبه |
Hayır, Teen Vogue için yazdığım bağımsız bir yazı. | Open Subtitles | لا إنه مجرد مقال أكتبه عن موضة الشباب لا لا لا دعنى أراه |
Uydu bakımı hakkında yazdığım Bir kitapçığı ona vermemi istedi. | Open Subtitles | طلبت منّي دليل أكتبه على صيانة الأقمار الصناعيّة |
yazmamı istediğin şeyi söylüyorsun. En başından beri yaptığın şey bu. | Open Subtitles | أنت تخبرني بما تريدني أن أكتبه وهذا ما كنت تفعله منذ البداية |
Eğer burada doğru doldurmadığım bir şey varsa... veya eksik bıraktığım bir yer ya da belki... senin yazmamı istediğin bir şey, ne yazmam gerektiğini söyle. | Open Subtitles | أو اذا كان هناك شئ لم أكتبه... أو ربما شئ تريد مني أن أكتبه هناك... فقط قل لي ماذا أكتب هنا و سأكتبه. |
Black Pike Madencilik mülkünüzü nakden satın almak için size toplam olarak... müsaadenizle, buraya yazıyorum. | Open Subtitles | شركة المناجم مستعدة لعرض عليك استحواذ المال في رسم لو سمحت لي أكتبه لك هنا |
Ne zaman endişelensem ya da korksam bunu günlüğüme yazıyorum. | Open Subtitles | في كل مرة أشعر بها بالقلق أو الذعر، أكتبه في مفكرتي |
Bana tam olarak olduğu gibi Yaz diyen sendin. Öyle olmadı ki. | Open Subtitles | لقد أخبرتني أن أكتبه تماما كما حدث |
Buraya yazacağım. | Open Subtitles | لذا سوف أكتبه لك، وسوف نتفاوض عليه |
Aslında, o köşe benim köşem ve aslında benim yazmam gerekiyor. | Open Subtitles | في الواقع ، إنه عمودي في الواقع ، لذا ينبغي في الواقع أن أكتبه انا |
Ve teşekkür ederim ama kimsenin nasıl yazacağımı söylemesine ihtiyacım yok. | Open Subtitles | وشكراً لكم جزيلاً ولكني لا احتاج إلى أحد يخبرني كيف أكتبه |
Sloganı bulursan haber et ki not alayım. | Open Subtitles | أخبريني إذا كنت ابتكرت الشِعار لكي أكتبه. |
Asla yazmamam gerekirdi. Asla yazmamam gerekirdi. | Open Subtitles | لم يكن يجب أن أكتبه لم يكن يجب أن أكتبه |
Ne bok yazdığımı biliyorsun... seni boktan Zenci General. | Open Subtitles | هل تعرف ما الذي أكتبه أيها الزنجي اللواء السافل؟ |
Evet önemli ama yazmayı tercih ederim. | Open Subtitles | أظن بأنه كذلك ولكن أفضل أن أكتبه |
Gerçek bir semptom olup olmadığını bilmediğimiz için yazmıyorum. | Open Subtitles | لن أكتبه لأننا لا نستطيع أن نعرف إن كان عرضاً حقيقياً |
- Yazdıklarımı okuduğunuzu bilmiyordum. Koltuklarım kabardı. | Open Subtitles | لم أكن أعرف أنك تقرأ ما أكتبه يا سيدي, أشعر بالإطراء |