Hayatım boyunca seçkinliğe karşı savaştım. Bu günlerde çok fazla mızmızlanan var. | Open Subtitles | .لقد قاتلتُ هذه الفئه كُلّ حياتي هناك تَمأمأ أكثر من اللازم اليوم |
Evet. Aslında bence de içinde çok fazla kırmızı var. | Open Subtitles | أجل, رغم ذلك, أعتقد أن الأحمر فيها أكثر من اللازم |
Hepsi de benimle geçinemeyenlerdi. Çünkü ben çok fazla gerçeğim. | Open Subtitles | وجميعهن لم يستطعن التعامل معي لأنني واقعي أكثر من اللازم |
Fry, nezaketini beğeniyorum ama bu kadarıda biraz fazla değil mi? | Open Subtitles | فراي, أنا أُقدّرُ شهامتك لكن أليس هذا أكثر من اللازم ؟ |
Çok, çok fazla! Büyültme gücü fazla yukarıda. Biraz aptalca. | Open Subtitles | عددهم كثير جداً، والتكبير أكثر من اللازم بكثير، هذا غباء |
- çok fazla parazit var. - Ofisinde normal telefon var. | Open Subtitles | هناك تداخل أكثر من اللازم لديك خط إتصال أرضي في مكتبِكَ |
Hikayede çok fazla detay var ve nasıl sonlanacağı karanlıkta. | Open Subtitles | هناك تفاصيل أكثر من اللازم وذلك لا يجعل الرواية متماسكة |
Belki bu Dünya'yı soğutacak, belki de çok fazla soğutacak. | Open Subtitles | ربما سيعمل على تبريد الأرض وربما يبردها أكثر من اللازم |
Rol yapmak gibi mi? Bu, benim için çok fazla! | Open Subtitles | مثل التمثيل، كلا يا رجل هذا ضغط أكثر من اللازم |
Ve tiroit bezi çok az ya da çok fazla tiroit hormonu salgıladığında hipo- ve hipertroidi meydana gelir. | TED | ويقع نقص أو إفراط إفراز الدرقية عندما تنتج الغدة الدرقية كمية أقل أو أكثر من اللازم من هرمون الغدة الدرقية. |
Michael Pollan'ın söylediği gibi yemek yiyorlar: gerçek besin, çoğu bitki ve çok fazla değil. | TED | يأكلون، تعلمون، كما يقول مايكل بولان، طعامًا حقيقيًا، معظمه نباتات، وليس أكثر من اللازم. |
Hangi duyguları zar zor hissettiğinize veya çok fazla hissettiğinize bakın ardından bu zirveleri azaltmaya doğru adım atın. | TED | وراقِب المشاعر التي بالكاد تشعُر بها، أو ربما تشعُر بها أكثر من اللازم واعمَل على الوصول إلى التوازُن. |
Ama bu renkli filler benim için çok fazla | Open Subtitles | لكن حيوانات ملونة غليظة جلد أكثر من اللازم جداً لى |
Önce hiç konuşmuyordu, şimdiyse çok fazla konuşmaya başladı. | Open Subtitles | في البداية كان لا يريد أن يتكلم والآن يتكلم أكثر من اللازم |
Kuzu eti biraz fazla pişmişti ama olur öyle şeyler. | Open Subtitles | لحم الضأن طُبِخ أكثر من اللازم قليلا لكنَّ ذلك يحدث |
Rollerini biraz fazla dikkatli oynuyorlar gibi gelmedi mi? | Open Subtitles | ألا يبدو لك أنهم يلعبون هذا الدور بحرص أكثر من اللازم ؟ |
Adem ve Havva cennetlerini kaybetti çünkü çok fazla şey bilmek istediler. | Open Subtitles | فقد آدم وحواء الجنة لأنهم أرادوا أن يعرفوا أكثر من اللازم |
- Biz onu serbest yetiştirdik. - Belki de gereğinden fazla! | Open Subtitles | كان لديه الكثير من الحرية - أكثر من اللازم ربما - |
1 milyon dolarlık adamlarının fazlasıyla yeteceğini söylemiştin. | Open Subtitles | لقد قلت لى أن مليون دولار لمرتزقتك سيكون أكثر من اللازم |
Biraz işbirliği yapmasını rica ederken çok şey mi istedim? | Open Subtitles | هو أكثر من اللازم جدا لطلب تعاون صغير؟ طلب صغير؟ |
Şimdi mi öldüreceksin? Hayır, bunu yapamayacak kadar çok centilmenim. | Open Subtitles | لا، أنا امرؤ محترم أكثر من اللازم لفعل ذلك |
Mugen ve Jin'e Çok mu fazla bağlanmıştım? | Open Subtitles | أحس أنني أعتمدت أكثر من اللازم على موجين و جين. |
Bir sene sonra vazgeçtim. Planımın Herbert için çok karmaşık olduğunu fark etmiştim. | Open Subtitles | بعد عام واحد إستسلمت ، أدركت أنها خطة معقدة أكثر من اللازم لهيربرت |
Diğer yöneticiler, Bay Kato'nun Ishihara ve Funaki'ye olan Aşırı güveninden şikayetçiler. | Open Subtitles | ..المدراء الآخرين يشتكون بأن الرئيس يعتمد على إيشيهارا وفوناكي أكثر من اللازم |
Bayan, bir kadın için bile fazla olan şu duruşunuzla, kendi iyiliğiniz için daha az cesur olsanız iyi olur. | Open Subtitles | سيّدتي، حتى بالنسبة لامرأة لديهاوجهكِالقويّ.. أنتِ تغدين شجاعة أكثر من اللازم لمصلحتكِ الشخصية |
Bakıp da çok kahve tenli, çok şişman, çok fakir, çok kaba olarak gördükleri biri için. | TED | شخصاً ينظرون إليه ويرونه أسمراً أكثر من اللازم، سميناً أكثر من اللازم، فقيراً أكثر من اللازم، بسيطاً أكثر من اللازم. |