Demek hayatı boyunca arkamdan dolaplar çeviren adam bu. | Open Subtitles | إذن، هذا هو الرجل الذي أمضى حياته بأكملها في التخطيط ضدي |
Eğer Han hanedanlığına hayatı boyunca bağlı kalan asil bir adam başarılı olamazsa, bu kaderinde vardır. | Open Subtitles | ولو أن رجلا نبيلا، كان قد أمضى حياته وفيا لقصر آل (هان)، لم ينل النجاح، إذن فهذا هو حكم القدر |
Almeida her şeyini kaybetti ve bundan hayatı boyunca hizmet ettiği devleti sorumlu tutuyor. | Open Subtitles | (ألميدا) فقد كل ما يملك وهو يلقي باللوم على الحكومة التي أمضى حياته بخدمتها |
Çocuğun biri Tüm hayatını hava dalışı, bungee jumping, uçurum dalışı yaparak geçirmiş sonra bir gün araba kazasında ölmüş. | Open Subtitles | هذا الغلام أمضى حياته بأسرها في القفز بالمظلات، من الجسور، من الجروف ويوماً، دهسته سيّارة |
Tüm hayatını, insanları hiç bir önemi olmayan kurallara uydurmak için harcadı. | Open Subtitles | أعني، أمضى حياته يحاول أن يجعل الناس تتّبع القواعد حتى التي لا تهم. |
Bütün hayatını birilerinin ölmesini umarak geçiriyor. | Open Subtitles | لقد أمضى حياته كلها يتمنى موت الناس |
Aaron Whitmore hayatı boyunca ailesine bir tür ölüm laneti dadandığını düşündüğünü biliyor muydun? | Open Subtitles | أتعلمين أنّ (أرون ويتمور) أمضى حياته يظنّ أسرته مطاردة من قبل لعنة موت؟ |
Tüm hayatını bunun gibi merkezlere girip çıkarak geçirmiş. | Open Subtitles | لقد أمضى حياته داخل وخارج مصحات كهذه. |
Babam Bütün hayatını kızdırılmış geçirdi. | Open Subtitles | والدي أمضى حياته كله وهو غاضب مني |
Bütün hayatını kendine geliştirmeye adamış birine benziyorsun. | Open Subtitles | تبدو كأنك شخص أمضى حياته في إتقان حرفته |
Babam Bütün hayatını Hartley'i arayarak geçirdi. | Open Subtitles | لقد فعلو ، لقد فعلو ذلك ولكن والدي (أمضى حياته المهنية كاملة في محاولة للعثور على (هارتلي |