Ayak izi, ayakkabı izi ezilmiş çimen, kayma izi yok yerinden oynamış taş, doku izi, el izi de yok. | Open Subtitles | لا آثار أقدام أو أحذية لا آثار لعشب مدمر لا انزلاقات لا آثار لسقوط صخور لا أنسجة ولا آثار أيدي |
San Diego hayvanat bahçesindeki, onun donmuş hayvanat bahçesinde son 35 yıl içerisinde 1.000'den fazla türden doku örnekleri toplandı. | TED | بحديقة حيوان سان دييغو،تحتوي حديقة حيواناته المجمدة أنسجة أزيد من 1.000 نوع جمعها خلال 35 سنة الأخيرة. |
Sigara, görme bozukluğu ve zayıf kemiklerin yanı sıra birçok doku ve organda da kansere sebep olabilir. | TED | فالتدخين يمكن أن يسبب سرطانًا في أنسجة وأعضاء متعددة، بالإضافة إلى الإضرار بالبصر وإضعاف العظام. |
Zaten günümüzde yapılabileciğini bildiğiniz birşey, kemik dokusu geliştirmek, ki bundan bir evlilik yüzüğü yapabilesiniz, sevdiğiniz insanın kemik dokusundan - gerçekten. | TED | شئ يمكن أن يصنع بالفعل هو أن تصنع أنسجة عظام لكي يمكنك صناعة خاتم للزواج من أنسجة عظام الشخص الذي تحبه نفسه |
Ama vajinanın dokuları çok hassas durumda ve yapışıp kapanabilir. | Open Subtitles | ولكن أنسجة المهبل قد تكون لينة بعض الشييء ومُلتصقة ببعضها. |
Beyin dokusuna ne kadar odaklanacağımız konusunda kendimizi zorladık. | TED | تحدينا أنفسنا لنرى كمية تركيز الأشعة التي نستطيع تحصيلها عبر أنسجة الدماغ. |
Bağışıklık tepkimizi değiştirerek yeni doku oluşturmamız için bize sinyal verecek materyaller yaratmaya çalışıyorum. | TED | أنا أعمل على إنتاج مواد تعطينا الإشارات لبناء أنسجة جديدة عن طريق تغيير الاستجابة المناعية. |
Kolajen depolama sürecinde, önceki fibrinin yerini alması için birleştirici doku oluşturarak yarada kolajen adı verilen lifli bir protein üretilir. | TED | في عملية تشمل ترسب الكولاجين حيث تنتج بروتين ليفي يسمي الكولاجين في منطقة الجرح ليكون أنسجة جلدية رابطة تحل مكان الليفين |
İç duvarda fazlasıyla zedelenme vardı, ana doku harap olmuştu. | Open Subtitles | خَدْش الجِدار الداخلى, اِتلاف أنسجة مُعيّنة. |
Acaba suratında doku zedelenmesi olmadığına emin misiniz? | Open Subtitles | هل أنت واثق من عدم وجود أورام طفيفة على أنسجة الوجه؟ |
doku örneklerini laboratuarlarımıza getir. | Open Subtitles | حاولت, ما كان ليسعد هذين الشابين خذي عينات أنسجة لمختبرينا |
Sadece bir kez hastalıklı bir doku görmüştüm, o da okuldayken. | Open Subtitles | خارج الكتب المنهجية، رأيت أنسجة مصابة مرة واحدة فقط، في كلية الطب |
Dişinde insan dokusu, cinsel saldırı testinde de meni bulduk. | Open Subtitles | وجدنا أنسجة في أسنانها وسائل منوي في مسحة الإعتداء الجنسي |
Evet Bu tümör dokusu biyopsilerinden dilimler alıyoruz ve virüsü yerleştirmek için malzemeyi kullanıyoruz, ve içinde viral parçacıklar olan hücreler görüyoruz. | TED | لنأخذ شرخ من هذه الخزعات من أنسجة الورم و نستخدم بعض المواد لتحديد الفيروس فنجد هنا خلايا تحتوي على جسيمات فيروسية |
Ama dış kısmında canlı insan dokusu vardır. Et, deri, saç, kan... Hepsi sayborglar için üretilmiştir. | Open Subtitles | لكن من الخارج لديهم أنسجة بشرية حية، اللحم والجلد والشعر والدم صنعت خصيصاً للسايبراني |
Yaşam enerjisinden mahrum kalan vücut dokuları kansere dönüşür. | Open Subtitles | أنسجة الجسم المحرومة من طاقة الحياة تتحول الى خلايا سرطانية. |
Vücut dokusuna para izi bırakmak, vücudun uzun zamandır buraya bırakıldığı izlenimi yaratacak. | Open Subtitles | تركت ختم العملة على أنسجة الجسم تستخدم من أجل تحديد طول الفترة الزمنية للجسم الملقى هناك ذكاء |
Ayrıca ayağının deri dokusunda az miktarda hemoliz görülüyor... | Open Subtitles | لكنني أيضاً وجدت كميةً صغيرة من إنحلال الدم في أنسجة الأدمة لقدميه |
Kurtçukların dokularını, kozalarını ve dışkılarını topladım, böylece zehrin elementlerinin özünü ayıklayabilirim. | Open Subtitles | لقد جمعت أنسجة الديدان وأغلفة الشرنقة ووجوهها كي أستخرج عنصر أثر السموم |
Fakat bizim laboratuvarda asıl yapmaya çalıştığımız şey bu hücrelerden gerçek dokular üretebilmektir. | TED | لكن ما نحاول القيام به حقا في مختبري هو هندسة أنسجة انطلاقا منها. |
Bir kez kapandı mı artık yapraklar böceğin yumuşak dokusunu sindiren harici bir mide gibi davranır. | TED | حالما تُغلق، ستكون الأوراق بمثابة المعدة الخارجيّة التي تهضم أنسجة الخنفساء الرخوة. |
Bu kalp dokusundaki deliklerin sebebi hücre aralıklarının genleşmesi. | Open Subtitles | الآن، والثقوب في هذا أنسجة القلب و الناجمة عن التوسع بين الخلايا. |
Erişkin kök hücreler ya da doku spesifik kök hücreler, vücudun dokularının çoğunda az sayıda bulunmaktadır. | TED | الخلايا الجذعية البالغة أو الخلايا الجذعية محددة الأنسجة والتي تتواجد بأعداد صغيرة في معظم أنسجة جسمك . |
- Kanatların karbon fiber mi? | Open Subtitles | أتلك الجناحان من أنسجة كربونية؟ |
Adli tıp uzmanı bazı lifler bulmuş, görünüşe bakılırsa katil eldiven takıyormuş. | Open Subtitles | الطبيب الشرعي عثر على أنسجة يبدو أن الشخص الذي أطلق النار كان يرتدي قفازات |
Bu örnek mikroskop altındaki insan dokusunun kanserli bölgelerini tanımlamak üzerine. | TED | هذا مثال للتعرف على المناطق السرطانية من أنسجة إنسان تحت الميكرسكوب |
Ve ikincisi, eğer insan dokusuyla çalışıyorsanız ve bağışçı ile ailesini merak ediyorsanız onlara bir mektup yazın. | TED | وثانيًا، لو تعمل مع أنسجة الإنسان وتتسائل عن المتبرع وعن عائلته اكتب لهم خطابًا |