Ve eminim biliyorsundur, kendisi şu anda Chicago'da dünya kupasında oynuyor. | Open Subtitles | ومتأكدة أنك تعلم بأنه في شيكاغو حالياً يلعب في بطولة العالم |
biliyorsundur, kadınların acıya dayanma gücü erkeklerden 9 kat yüksek. | Open Subtitles | أعتقد أنك تعلم مدى تحمل المراة للألم انه 9 مرات أعلى من الرجل |
olduğunu biliyorsun. Banka prosedürlerini iyi biliyorsun. | Open Subtitles | أنت تعلم أنى كذلك يبدو أنك تعلم الكثير عن إجراءات البنوك |
olduğunu biliyorsun. Banka prosedürlerini bayağa biliyorsun. | Open Subtitles | أنت تعلم أنى كذلك يبدو أنك تعلم الكثير عن إجراءات البنوك |
Carter hakkında ne hissettiğimi bilirsin, dostum. Ben de senin gibi hissediyorum. | Open Subtitles | أنك تعلم كيف أشعر بخصوص كارتر ،دي أنني أشعر بمثل شعورك. |
Geri geleceğimi Bildiğini söylemiştin. Evet, ama sadece bir kez diye düşünmüştüm. | Open Subtitles | قلت أنك تعلم أنني سأعود أجل لكن ظننت أنك تعني مره واحده |
Görünüşe göre siz benim kim olduğumu biliyorsunuz. | Open Subtitles | من الواضح أنك تعلم من أنا |
Ne hisseciğimi tek bilensen, | Open Subtitles | لو أنك تعلم فقط, كم أشعر أنني أبلغ |
Neler olduğunu biliyorsan, bana da söyle. | Open Subtitles | إذا كنت تعتقد أنك تعلم ما يحدث إذن أخبرنى |
Bir şeyi bildiğinizi düşünürsünüz ve sonra bilinmeyen bir şey olaya dahil olur. | TED | تعتقد أنك تعلم أمرًا، وبعد ذلك يظهر شيء غير معلوم في الصورة. |
Virüslere karşı korurlar. Virüslerden haberdar olduğunuzu varsayıyorum? | Open Subtitles | تحمي من الفايروسات، افترض أنك تعلم ما هي الفايروسات؟ |
Eminim biliyorsundur kızı önümüzdeki üç ay müsait değilmiş. | Open Subtitles | أنا متأكد من أنك تعلم أن إبنته لن تكون متوفرة لـ الثلاث أشهر القادمـة |
Umarım harika bir eski menajerin yanında oturduğunu biliyorsundur. | Open Subtitles | أتمنى أنك تعلم أنك تجلس قرب أفضل مدير أعمال متقاعد |
Zaten biliyorsundur çünkü senin evin. | Open Subtitles | ولكن أعتقد أنك تعلم بالفعل لأن هذا منزلك |
Eh, umarım benimle paylaşmak istediğin birşey olursa burada olacağımı biliyorsundur. | Open Subtitles | حسناً، آمل أنك تعلم إن كان هناك ثمّة شيء تودّ محادثتي فيه، فأنا هنا |
Ama belli ki bugün bir randevum olduğunu biliyorsun ve yapacağın hiçbir şey onu iptal etmemi sağlamayacak. | Open Subtitles | لكن من الواضح أنك تعلم مسبقاً أن لدي موعداً اليوم ولا شيء تتعلق به سيجعلني أفوت هذا الموعد |
Şimdi kardeşinin hayatta olduğunu biliyorsun. | Open Subtitles | وبما أنك تعلم أن أخيك بالخارج فقد اختلفت الأمور |
Kızıma ne olduğunu biliyorsun, değil mi? | Open Subtitles | أنا أعتقد أنك تعلم بأمر ابنتي، أليس كذلك؟ |
Seni memnun etmek için elimden geleni yaptığımı bilirsin. | Open Subtitles | آمل أنك تعلم أنني دائماً ما أبذل قصارى جهدي لجعلك سعيداً |
O da senden bir ay sonra intihar etti. Bunu Bildiğini sanıyordum. | Open Subtitles | لقد قتلت نفسها بعدك بشهر كنت أتوقع أنك تعلم عن هذا الأمر |
Sanırım zombi olduğumu biliyorsunuz. | Open Subtitles | أظن أنك تعلم أنني زومبي |
Ne hissettiğimi tek bilensen, | Open Subtitles | لو أنك تعلم فقط, كم أشعر أنني أبلغ |
Yine de, çocuğunun en çok seni sevdiğini kalben biliyorsan, kalan hiçbir şeyin bir önemi yoktur. | Open Subtitles | ..مع ذلك، لا شيء يهمّ إطلاقاً طالما أنك تعلم بأعماق قلبك بأنّ طفلك يحبّك أكثر شيء.. |
Birkaç sinema filmine konu olduğundan bu hayvan hakkında bir şeyler bildiğinizi düşünebilirsiniz. | Open Subtitles | ربما ستشعر أنك تعلم شيئا عن هذا المخلوق وذلك لان نسخا منه قد تم التركيز عليها في الأفلام السينمائية |
Bu konudan haberdar olduğunuzu sanıyordum. | Open Subtitles | اعتقدت أنك تعلم بشأن هذا |
Dolayısıyla sensiz kilisenin pek de iyi gitmediğinin farkında olduğunu düşünüyoruz | Open Subtitles | إذاً، أظن أنك تعلم بأن الكنيسة لا تبلي حسناً بدونك |