Senin gibi birinin bundan böyle onu hiç alakadar etmediğini söyledi. | Open Subtitles | لقد أخبرني أن إخبرك أنه لن يهتم بك أكثر من هذا |
Güneş'imiz böyle ölecek olsa... -ki öyle olmayacak nispeten sessiz sedasız biçimde ölecek. | Open Subtitles | لذلك لو حصل هذا مع الشمس مع أنه لن يحدث ستموت بشكل هادئ |
Çocuk insana bir amaç verir. O kadar meşgul olursun ki, mutlu olup olmadığını düşünmeye zaman bulamazsın. | Open Subtitles | ستنشغلي كثيراً بالاعتناء بهم لدرجة أنه لن يكون لديكِ وقت للتفكير إن كنتي سعيدة |
Aradığını bulman için sana yardım edemeyecek olması çok yazık. | Open Subtitles | لمؤسف أنه لن يتمكن من مساعدتك للعثور على ماتبحث عنه |
Sen bir daha aşkı asla bulamayabilir korkuyorlar ne kadar? | Open Subtitles | وكيف أنك تخافين من أنه لن تجدي الحب مرة اخرى؟ |
Çok feci bir olay, ancak oturup ağlamamız hiçbir işe yaramaz. | Open Subtitles | ومن المؤكد أنها حادثة مروعة، ولكن لنا القلق أنه لن يساعد. |
Yani o hafta kimse gösterime gelip beni izlemez diye düşünüyordum. | Open Subtitles | أعني أنه لن يأتي أحد لرؤية أدائي في عطلة نهاية الأسبوع |
Seni terk edersem bile bu, başka bir kadın için olmaz. | Open Subtitles | إذا كنت ستعمل أترك لكم، أنه لن يكون للمرأة. |
Kapıyı açana dek pes etmeyecektir ki işte o zaman hepimizin sonu olur. | Open Subtitles | انه سوف يخرج بطريقة ما أنه لن يستطيع حتى الخروج من البوابات |
Onu bir keresinde yapmaya çalışmıştım ama çevremdeki herkes, işe yaramayacağını söylemişti. | Open Subtitles | حاولت بناؤه مرة وكل فرد ظل يقول لى أنه لن يعمل |
- Evde değildi. Telesekreter, 25'ine kadar geri gelmeyeceğini söyledi. | Open Subtitles | المجيب الآلي ذكر أنه لن يعود حتى 25 من الشهر |
Beni aradı ama bir süre için geri gelmeyeceğini söyledi. | Open Subtitles | لم يتصل لكن قال أنه لن يعود الا بعد فترة |
Önce savunmaya geçti ve kariyerini asla tehlikeye atmayacağını söyledi. | Open Subtitles | بالبداية دافعت عنه وأصرت أنه لن يخاطر أبداً بمسيرته المهنية |
Doğrusu o ki, tasarlanacak ödüller asla yeterince iyi olmayacak. | TED | والحقيقة هي أنه لن يمكنك أبدًا ابتكار حوافز تكون ضخمة بالدرجة الكافية. |
Ama korkarım bunun sana pek faydası olmayacak. | Open Subtitles | لكن أخشى أنه لن يكون هناك الكثير استطيع أن افعله لك |
Eğer ben ayarlamazsam, hiçbir şey olmayacak. | Open Subtitles | يبدو أنه لن يحدث شيء ما لم يكن من تدبيري. |
Duyduğum bir iki ingilizce kelimeden yeni "Bombe Snuffler"in pek iyi olmadığını öğrendim. Brauer bu perşembe yapılacak donanma testinden geçemeyeceğinden korkuyor. | Open Subtitles | على ما سمعته ، أن هناك دعاية تجربة القنبلة لم تجري بنجاح لذا براور قلق من أنه لن يستطيع أخذ الاذن من البحرية قبل الخميس |
Sonra da yapması gereken her şeyden yakındı. Başka çarem olmadığını düşündüm. | Open Subtitles | بشيء واحد و لم يفعله ثم تذمر و قال أنه لن يفعل أي شيء و شعرت بأنه لا خيار لدي |
Pekala, ona telefon edip... kilodunu bile giymekten aciz bir klinik doktorundan alacağın... ikinci bir seçeneğe ihtiyacın olmadığını söylüyorsun! | Open Subtitles | حسناً ربما يجب عليك أن تحدثه على الهاتف وتخبره أنه لن يكون هناك خيار ثاني من خلال عيادة طبيب لايحمل حزام الوقاية |
Sorun, gay seksiyle ilgili olduğu için kimsenin gelip de dinlemeyecek olması. | Open Subtitles | المشكلة أنه لن يأتي أحد لمشاهدة ذلك، لأنه يدور عن الجنس المثلي |
Ama bir çocuğumuzun olması hariç, Ben. Sadece sen ve ben olacağız, sonsuza dek. | Open Subtitles | بإستثناء أنه لن يكون هناك ولد ، الا انا وانت فقط ، للأبد |
İçimde bir his var ve biri Banks'in bu konuyu herhangi birine asla anlatmamasını sağlama almak istediğini söylüyor. | Open Subtitles | روادني الشعور أن هناك شخصاُ ما كان يحاول أن يتأكد من أنه لن يناقش هذا الأمر مع أحداً، أبداً. |
hiçbir zaman dinleyemeyeceğini bildiğin birine... mesaj bırakmak çok garip bir şey. | Open Subtitles | إنه لأمرٌ غريب أن يترك المء رسالة لشخص يعرف أنه لن يستلمها |
ve onu bir daha kimsenin görmesin diye ne yaptığımı. | Open Subtitles | وكيف قد تحققتُ من أنه لن يراها أحد من جديد. |
Yani eminim parti benim yerimde yapılırsa bir problem olmaz. | Open Subtitles | لذا أعتقد أنه لن تكون هناك مشكلة إذا أقمنا الحفلة عندنا. |
Düşündüm de, eminim yok olduğunu fark etmeyecektir. | Open Subtitles | بعد إعادة النظر، أنا واثقة أنه لن يلاحظ أنها إختفت. |
Bunu iş yaramayacağını söylediler, ama hepsine bunun yanlış olduğunu kanıtladık. | Open Subtitles | جميعهم قالو أنه لن يفلح لكننا أثبتنا للرافضين أنهم مخطئون |